Mustafa Kemal Atatürk’ün Anıları 2

  • Home
  • Tarih
  • Mustafa Kemal Atatürk’ün Anıları 2
atatürk

O sırada Mustafa Kemal Atatürk elini uzatmış bulunduğundan, kral da ona elini uzatmadan önce mendiline silmek ister. Ama Atatürk hemen devreye girer ve:

”Yurdumun toprağı temizdir, o elinizi kirletmez.” diyerek kralı elinden tutup rıhtıma çıkarır.

1. ”Oradan böyle geçilir”

atatürk

Salih Bozok anlatıyor:

İngilizler Çanakkale‘de Anafartalar Grubu’nu mağlup edip de cepheyi sökemeyince, yeni bir harekete giriştiler ve bu cepheyi sağdan çevirmek istediler. Düşmanın planını bozmak için Kireç Tepe’yi tutmak lazımdı. Halbuki oraya giden tek bir dar yol savaş gemileri tarafından makaslama ateş altına tutuluyordu. Her an gülleler korkunç patlayışlarla ortalığı alt üst ediyor, ölüm saçıyordu. Bir insanın değil, bir kurdun bile geçmesine imkân görülmüyordu. Kireç Tepe’yi tutmak emrini alan Türk subay ve askeri tereddüt içindeydiler; fırsat gözetiyorlardı. Fakat düşmanın ateşi bir an bile kesilmiyordu. Mustafa Kemal bu hali görünce siperlere koştu, askerin arasına karıştı ve sordu:

”Niçin geçmiyorsunuz? ” İçlerinden biri cevap verdi:

”Düşman ölüm saçıyor, geçilmez !” Mustafa Kemal zerre kadar korku ve tereddüt göstermeden:

”Oradan böyle geçilir!” dedi ve ileri fırladı. Mehmetçik artık durur mu ? O da kumandanının arkasından ileri atıldı. Toz, duman, alev ve ölüm kasırgasını yaran askerler karşıya vardılar, tepeyi tuttular.

2. ”Yurdumun toprağı temizdir”

atatürk

Kral Edward İstanbul’a geldiği zaman, yatından bir motora binerek Dolmabahçe Sarayı’na yanaşır. Mustafa Kemal Atatürk de rıhtımda onu beklemektedir. Deniz dalgalı olduğundan, kralın bindiği motor, sürekli inip çıkmaktadır. İmparator rıhtıma çıkmak istediği bir sırada, eli yere değerek tozlanır.

O sırada Atatürk elini uzatmış bulunduğundan, kral da ona elini uzatmadan önce mendiline silmek ister. Ama Atatürk hemen devreye girer ve:

”Yurdumun toprağı temizdir, o elinizi kirletmez.” diyerek kralı elinden tutup rıhtıma çıkarır.

 

 

 3. ”Sen hayatında böyle bir ağaç yetiştirdin mi ki keseceksin!”

atatürk

 

Bahçe mimarı Mevlüt Baysal anlatıyor:

Mustafa Kemal Atatürk’ün Çankaya Köşkü’ndeki bahçesini yapıyordum. Bir gün Atatürk, yaveri ve ben bahçede dolaşıyorduk. Çok ihtiyar ve geniş bir ağacın Atatürk’ün geçeceği yolu kapadığını gördük. Ağacın bir yanı dik bir sırt,  diğer yanı suyu çekilmiş bir havuzdu. Ata, havuz etrafındaki kısma yaslanarak karşı tarafa geçti. Derhal atıldım:

”Emrederseniz derhal keselim Paşam.” Bir an yüzüme baktı, sonra:

”Sen hayatında böyle bir ağaç yetiştirdin mi ki keseceksin !”

 

4. ”Sakarya’nın değerini küçültmüş olursunuz dostum.”

atatürk

Sakarya Zaferi’nin üzerinden yıllar geçmiştir. Dönemin ünlü ve bir o kadar yetenekli ressamlarından biri, Mustafa Kemal’e Sakarya Savaşı’nı gösteren bir tablo hediye eder. Savaşın tüm heybet ve azametiyle işlenmeye çalışıldığı bu tabloda Ata, ön planda yağız bir savaş hayvanına binmiş olarak tasvir edilmiştir. Ressam, bu kompozisyon karşısında tebrik beklerken, Mustafa Kemal’in:

”Bu tabloyu kimseye göstermeyin.” demesi üzerine şaşırıp kalır. Herkes ne söyleyeceğini bilemez halde birbirlerine bakarken Mustafa Kemal şu açıklamayı yapar:

”Savaşa katılmış olan herkes bilir ki, hayvanlarımız bir deri bir kemikten ibaretti; bizim de onlardan arta kalır yanımız yoktu. Hepimiz iskelet halindeydik. Atları da, savaşçıları da böyle güçlü kuvvetli göstermekle, Sakarya’nın değerini küçültmüş oluyorsunuz dostum.” 

5. Sakarya Savaşı’ndan dönüş…

atatürk

Sakarya Meydan Savaşı Türk Ordularının zaferi ile sona ermiş, Gazi Ankara‘ya dönmektedir. Yirmi gün geceli gündüzlü büyük bir endişe ve karamsarlık içinde yaşayan Ankaralılar, düşmanı yenen ordunun başkomutanına törenli bir karşılama düzenlemişlerdir. Ankara garından başlayarak şehre doğru yolun iki yakasında sıra ile dizilen hükumet ve meclis üyeleri, memurlar, öğrenciler, esnaf ve halk, gazi geçtikçe alkış tutup arkasına katılarak büyük bir alay halinde ilerlemektedirler.

Meclis binasının önüne gelindiğinde Mustafa Kemal alayın başında bulunanların yukarıya doğru yol almakta olduğunu fark etmişti. Meğer bu tören şöyle düzenlenmiş: ”cemaat” halinde Hacı Bayram Veli’nin türbesine gidilecek, onun ”yüksek maneviyatının yardımıyla” kazanılan bu büyük zafer için orada dua edilecek, sonra Meclis’e dönülerek nutuklar okunacaktır. Gazi:

 ”Öyle şey olmaz, yurt toprağını karış karış kanını akıtarak ve canını vererek savunan Mehmetçiğin hakkını ben evliyalara kaptırmam! ” deyip doğruca meclis binasına sapar. Atatürk yıllar sonra bu olayı anlatırken sözüne şunları da eklemiştir:

 ”Kimileri benim bu davranışıma kamunun inancını inciten yersiz bir davranış gözüyle bakmış olabilirler; ama ben, hele yurdun savunmasında, güvenilecek gücün evliyaların, yatırların ”maneviyatı” olmayacağını hatırlatmayı artık zorunlu bulmuştum.” 

 

6. ”Büyük geçmiş olsun.”

atatürk

Mustafa Kemal Atatürk, yurdumuzu ziyaret etmekte olan Yugoslav Kralı Aleksandr ile İstanbul‘da Dolmabahçe Sarayı’nda konuşurken, konuk Kral şöyle der:

”Ekselans. Biz Türkleri çok severiz. O kadar çok ki, vaktiyle Cihan harbi’nin sonunda Lloyd George Batı Anadolu’yu Yunanistan‘a teklif etmeden evvel bize teklif etmişti. Fakat biz Yugoslavlar, Türkleri çok sevdiğimiz için George’un bu önerisini kabul edip Anadolu seferine çıkmadık.”

Atatürk, Kral’ın bu sözlerine şu cevabı verir:

”Haşmetmeap, evvela bize karşı olan sevginize teşekkür ederiz. Sonra büyük geçmiş olsun! ” 

7. Övülmeyi sevmezdi…

atatürk

Mustafa Kemal Atatürk ne kadar bir asker, komutan, yönetici olsa da; duyguları, sevinçleri, sinir ve neşesi bizden biriydi. Ulusuyla bütünleşme yöneliminin en tipik göstergelerinden biri de şu kısa öyküde belirlenir:

Cumhuriyetin on ikinci yıl dönümü için bir sıra dövizler hazırlanmıştır.

Bunlar içinde şöyleleri vardır:

”Atatürk bizim en büyüğümüzdür.”, ” Atatürk bu milletin en yücesidir.” ”Türk Milleti asırlardır bağrından bir Mustafa Kemal çıkardı.” ‘Atatürk listeyi dikkatle gözden geçirir. Bunlar ve bunlara benzeyenleri çizerek, hepsinin yerine kendini en iyi ifade eden şu satırları yazar:

”Atatürk bizden biridir.” 

 

 

8. ”Gazi’yi tanır mısın baba? ”

atatürk

Salih Bozok anlatıyor:

Bir gün Çankaya civarında bir köylü evine gitmiştik. Girdiğimiz kulübede, ihtiyar bir köylü ile karısı oturuyordu. Bize ikram ettikleri kahveleri içerken Atatürk, köylü ile konuşmamı söyledi. Ben bu emre itaat için ak sakallı köylüye ilk aklıma gelen suali sordum:

”Gazi’yi tanır mısın baba?” İhtiyar beni, saçma sapan bir sual sormuşum gibi alaycı bir şekilde süzdü:

”Gazi’yi tanımayan mı var?” dedi ve ilave etti: ”Ben görmedim ama her hafta Hacı Bayram Veli Camii’nde Cuma Namazı kılarmış. Ta göbeğine kadar sakalları varmış. Melek gibi nurlu yüzü, Peygamber gibi mübarek bir ihtiyarmış!” 

Gülmemi güç tutarak, Mustafa Kemal Atatürk’ün sakalsız ve genç yüzüne baktım, Atatürk kaşlarını kaldırarak kendini tanıtmamamı emretti. Dışarı çıktığımız zaman da güldü ve:

”Varsın, o da öyle bilsin. Hakikati öğrenmek belki biçarenin hayalini yıkar, onun hayalindeki şirin sakallıyı öldürüp sevgisini kaybetmekte ne mana var? ” 

 

 9. Ölümünden sonra…

Sene 1938, 10 Kasım… İstanbul Üniversitesinde saat 9’u 5 geçenin meş’um haberi duyulmuş… Bir alman profesör var, Hukuk Fakültesi’nde, o da duymuş, şaşırmış. Derse girsin mi, girmesin mi, bir türlü karar veremiyor. O sırada aklına rektöre müracaat etmek gelir. Kalkar, yanına gider. Aralarında şu konuşma geçer:

”Efendim, mütereddidim. Acaba ne yapsam ? ”

”Sizde büyük bir adam ölümce ne yaparlarsa, onu yapın.” İşte o zaman Alman profesör kollarını iki yana sarkıtarak:

”Bizde bu kadar büyük bir adam ölmedi ki…”der.

 

Mustafa Kemal Atatürk’ün Anıları 1‘i okumak için tıklayınız.

 

Like
Like Love Haha Wow Sad Angry
344
Tags:
4.7 3 votes
Article Rating
Subscribe
Bildir
guest
0 Yorum
Inline Feedbacks
View all comments