KIBRIS TÜRKLERİYLE İLGİLİ BİLMENİZ GEREKENLER

KIBRIS TÜRKLERİYLE İLGİLİ BİLMENİZ GEREKENLER

Türkçe’de Kıbrıs, Arapça’da “Kubrus” (Kubruş), Batı dillerinde “Cyprus”, “Cypre”, “Chypre”, “Gipros” ve “Cypren” olarak adlandırılan ada; Mısır ve Hitit kaynaklarında müştereken Alaşya (Alasya) şeklinde geçerken, Mısır kaynaklarında, ayrıca “Asi” kelimesiyle de ifade edilmektedir. Asurlular’da “Yatnana” veya “Ya”, İbraniler’de “Kittim” denilen Kıbrıs; “Kypros” olarak ilk defa Homeros’ta zikredilmektedir.

Kıbrıslı Rumlar; Kıbrıs halkının Yunan kökenli olduğunu önen sürer bu sav genellikle sorgulanmadan kabul edilir.

Oysa yıllardır Kıbrıs’ta kazı çalışmaları yapan Arkeolog Marie-Louise Winbladh, Kıbrıs – Aşk, Savaş ve Kült isimli kitabında Kıbrıs’ın ilk yerlilerinin MÖ 8000 yıllarında yani bundan 10.000 yıl önce Anadolu’dan, Suriye ve Filistin’den geldiklerini yazıyor.

Winbldh’a göre 90 milyon yıl önce Kıbrıs bir okyanusun derinliklerindeydi. 70 milyon yıl önce deniz üzerinde iki ada belirdi. Bunlar Karlı Dağ (Troodos) ve Beşparmak (Pentadaktylos) dağlarının tepeleriydi. Daha sonra, yavaş yavaş ada ortaya çıktı.

Akdeniz bugünkü kadar derin olmadığından bir milyon yıl kadar önce Karpaz yarımadası Anadolu, Suriye ve Filistin’e daha yakındı.  Ancak Kıbrıs hiçbir zaman karaya bağlı olmadı. Her zaman karadan en az 60 kilometre kadar uzakta bir adaydı. O nedenle Kıbrıs’a ilk gelenler de deniz yoluyla geldiler. Haçlı seferlerine katılan bir şovalye, “insan bir çeşit Nuh’un gemisi ile adaya ehil hayvan ve ekin getirildiğini düşünüyor” demişti.

Adada minik suaygırı ve fil kemiklerinin de bulunması bu tahmine güç katsa da bunların da yüzerek Anadolu’dan geldiği tahmin ediliyor.

Adadaki onca hayvan, tahıl, meyve, sebze tohumu ve fidanı Nuh’un gemisiyle ya da başka gemilerle Ada’ya geldi ama bugün Yunanistan dediğimiz coğrafya’dan değil… Kıbrıs’ın ilk yerlileri tarımın ilk başladığı yer olan Anadolu’dan on bin yıl önce göçen köylüler oldu.

Girne Dağları eteklerindeki Tatlısu (Akanthou) köyünde bulunan bir yerleşim yerinde yaşayanların MÖ 8200 yıllarında Anadolu’dan geldikleri ve yanlarında keçi, koyun, domuz, köpek, ve hatta tilki getirdikleri tahmin ediliyor. Burada bulunan obsidiyen kesicilerin ve  araç gereçlerin o sırada sadece Anadolu’da bulunduğu belirtiliyor.

Güneyde Parekisia isimli küçük bir köyde, MÖ 8000 yıllarında Anadolu’dan ve Kuzey Suriye’den gelenlerin yaşadığı bir yer bulundu. Burada bulunan bir mezarda sahibinin yanında yatan bir kedi arkeoloji dünyasına bir sansasyon olarak düştü.

Kedi de Anadolu’dan getirilmişti. Bu iki yerleşim birimi Anadolu’nun Ada ile ilişkisini göstermesi bakımından önemli görülüyor.

1968 yılında Avustralya’ya göç eden 168 kişilik ilk Türk kafilesini 1940larda oraya göç etmiş Kıbrıslı Türkler karşılıyor. “Asıl Türk kardeşlerimiz Avustralya’ya hoş geldiniz” (Not: Türkler “göçmen” kelimesini küçük düşürücü gördüklerinden “işçi” olarak tanımlanmak istemişlerdir)

Karlı Dağların (Troodos) eteklerinde sahile 5 kilometre mesafede yer alan ve UNESCO’nun Dünya Kültür Mirasları listesinde bulunan Chirokitia ve Batı kıyılarındaki Kalavassos -Tenta’da bulunan kollarını kaldırmış kocaman elli bir insan figürü Anadolu’da Çatalhöyükte bulunan resimlere benzetiliyor. Yine bu yerleşim birimlerindeki obsidien kesicilerin de Anadolu kaynaklı olduğu düşünülüyor.

Kıbrıs, MÖ 58 yılında Romalılar tarafından fethedildi. Birkaç yıl sonra da Roma İmparatoru Sezar Kıbrıs’ı Mısır Kraliçesi Kleopatra’ya armağan etti. Ancak birkaç yıl sonra Augustus  imparator olunca adayı Keopatra’dan geri aldı.

Kıbrıs, MS 395 – 1191 yılları arasında Bizans’ın elinde kaldı. Bu dönemde Konstantinopel’den pek çok din adamı ve sanatçı Kıbrıs’a geldi. Kıbrıs kiliseleri birbirinden güzel resimler, freskler, ikonlar, sanat eserleriyle donandı.

1571-1878 yılları arasında ise Osmanlı egemenliği altında kalmıştır. Bu süre içinde adaya yerleştirilen Türk nüfusunun kökeni zaman zaman merak konusu olmuştur.

Zamanımıza ulaşmış ve bir kısmı aynen yayımlanmış Osmanlı resmi belgeleri, Kıbrıs Türklerinin meskeninin Anadolu yarımadasına dayandığını gözler önüne sermektedir. 1571 yılından önce de özellikle Venedik yönetimi zamanında, Türkler, adada küçük bir koloni halinde yaşamaktaydılar.

O zamanlarda, hem Mısır’dan hem de Anadolu yarımadasından özellikle Karamanoğulları’nın hâkim oldukları Orta Anadolu topraklarından adaya göç etmiş Türkler olmuştu. Bunların bir kısmi politik diğer bir kısmı da ticari amaçlar için Kıbrıs adasını seçmişlerdi.

Piri Reis’in çizdiği Kıbrıs haritası

Sultan II Selim, Kasım 1572 yılında bir ferman yayınlayarak, özellikle Karaman vilâyetindeki köy ve şehirlerden her on haneden bir hanenin adaya sürülmesini emretti. Böyle bir uygulama esasında ilk değildi.

Osmanlı öncesi dönemlerde hem Anadolu Türk beyliklerinde hem de Anadolu Selçukluları zamanında bu tür sevk ve yeniden iskân usulleri uygulanmıştı.

Adaya ilk olarak 1572 yılından itibaren, Anadolu’nun güney ve iç bölgelerinden nüfus nakline başlanmıştır.

Osmanlı yönetimi 1878 yılına dek sürdü. Ada 1878’de İngiltere’ye kiraya verildi…

“Divide and Rule! (Böl ve Yönet!)” dönemi başladı..

1967’de Rum saldırıları tekrar başladı. Yunanistan Ordusu’nun 15 bin askeri, gayri resmî olarak adaya yerleştirildi. Türklere karşı sürdürülen sindirme politikasının durdurulması için Türkiye ve Yunanistan başbakanları arasında düzenlenen toplantı bir sonuç vermeyince, Türkiye askerî müdahalede bulunacağını açıkladı. Kıbrıs Harekâtı sonrasında 1976’da Kıbrıs Türk Federe Devleti kurulmuştur. 15 Kasım 1983’te Kıbrıs Türk Federe Devleti meclisi Self-determinasyon hakkını kullanarak oy birliği ile aldığı bir kararla, Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti’ni ilan etmiştir. KKTC’nin kuruluş bildirgesini kurucu cumhurbaşkanı Rauf Denktaş okudu.

İngiliz yönetimi altında kaldıkları zamanlarda ise; 2. Dünya Savaşı’na Rum askerler ile gönderilmek zorunda kalmışlar. Daha öncesinde hayatında savaş bilmeyen Kıbrıslı Türkler, hayatlarının en zor zamanlarından geçmişler.

İngiltere’ye gönderilen ve orada yaşama tutunabilen Türkler hala var. Geçmişte yaşadıklarını bizlere anlatırken ne kadar üzgün olduklarını görebiliyoruz. Onların hikayesini anlatma sözünü de diğer yazılarıma bırakıyorum.

Kıbrıs Barış Harekatı’nın sonrasında Kıbrıs artık Türkiye Cumhuriyeti’nin tanıdığı, uluslararası tanınırlığı hakkında da çalışmalar yaptığı bir ”yavru vatan” olmuştur.

Kıbrıs TMT Mücahitler Derneği, Kıbrıs Türklerinin 28 Kasım 1948 günü yabancılara karşı Kıbrıs politikalarını açıkladığı ve dünyaya mesaj verdiği Anti-Enosis mitinginin yıldönümü nedeniyle mesaj yayınladı. Dernek Başkan Yardımcısı Celal Bayar yayımladığı mesajda, Kıbrıs Türkünün tek kalp halinde birlik ve beraberlik içinde haykırdığını, Türk bayrakları Atatürk resimleri yanında yafta ve pankartlarla ilhaka karşı çıktığını ve “Kıbrıs Türktür, Türk kalacaktır” diye haykırdığını anlattı.

KKTC Kurucu Cumhurbaşkanı Rauf Raif Denktaş’ın da dediği gibi:

“Savaş görmeyenler barışın, devletsiz kalmayanlar devlet kurmanın anlamını bilemezler.”

Yavru vatanımızın kurtuluşu için her daim yanında olduğumuz aşikardır. 

 

Geçmiş zamanda devletsiz kalmayı yaşayan Kıbrıslı Türklerin, Türkiye ile ilişkilerini anlatan yazımda görüşmek üzere.

Diğer yazılarımızı okumak için tıklayınız.

Like
Like Love Haha Wow Sad Angry
Tags:
0 0 votes
Article Rating
Subscribe
Bildir
guest
0 Yorum
Inline Feedbacks
View all comments