Yamyamlık ne zaman başladı , nasıl yayıldı gibi sorunların cevabı tarihçiler için bile çok zor. Yamyamlık tarih boyunca birçok farklı şeyi tanımlamak için kullanılmıştır.Bazı kültürlerde yamyamlık kelimesi sadece insan yeme eylemini değil, aynı zamanda yaptıkları birçok ayini temsil etmektedir.
Yamyamlığın Devam Ettiği Yerler
Günümüzde yapılan kazılar sonucunda yamyamlığın insanlık tarihi kadar eski olduğu ortaya çıkmıştır. Belçika’nın Goyet Mağaraları’nda 40 bin yıl öncesi Neandertallere ait dört yetişkin ve bir yeni doğan bebeğin kemiklerinde yer alan kesik ve kırma izleri, kanibalizmin en eski kanıtları olarak kabul edilmektedir.
Yeni Gine Kabileleri
Endonezya’nın Papua eyaletinde yağmur ormanının derinliklerinde yaşayan ilkel kabilelerden biri. Papua Yeni Gine ilginç maskelerin, aşılmaz yağmur ormanlarının, tatlı patateslerin ve domuzların yoğun bulunduğu oldukça değişik bir ülke. Üstelik ülkede hala el değmemiş birçok yer ve buralarda yaşayan ilginç kabileler var. Kabile üyeleri, aynı zamanda ayin amaçlı olarak da rakiplerini öldürüp etlerini yiyorlar. Aynı zamanda dünyada kalan son yamyam kabilelerden biri olarak da biliniyor.
Naihehe Mağaraları – Sigatoka, Fiji
Fiji, uzun süredir devam eden yamyamlık tarihiyle ünlüdür, hatta daha önce ‘Yamyam Adası’ olarak adlandırılmıştı.
Ganj Nehri, Hindistan
Aghoriler’in hayata bakış açısı tamamen farklıdır. Bu hayatta yeniden doğuştan kaçınmak için güç aramaktadırlar . Özgür bir hayat yaşarlar , aile veya çocuk sahibi olmak istemezler. Ayrıca hayatlarının bir sonucu olarak bu Dünyada hiçbir iz bırakmak istemezler. Mezarlıklarda yaşayıp yakılmış cesetleri yiyen bu insanlar öldüklerinde bedenlerinin yanmayacağını ve vücutlarının saf olduğunu düşünüyorlar, normal herhangi bir insan gibi değiller. Bu yüzden ölünce vücutlarının Ganj nehri ile Lord Siva’ya götürüleceğine inanıyorlar.
Kongo Demokratik Cumhuriyeti
2003 yılında Birleşmiş Milletler toplantısında, Mbuti Pigmalarının bir temsilcisi olan Sinafasi Makelo, Ituri eyaletinden Kongolu isyancıların halkını canlı canlı yediklerini iddia etti.
Kamboçya
Kızıl Kmer İsyanında savaşan Kamboçyalı askerler, savaşta öldürülen Kızıl Kmer askerlerinin kalplerini ve ciğerlerini sahada ya da akşam yemeğinde evde yemek için çıkarmakla suçlandı.
1920’lerde Kıtlık Nedeniyle Birbirlerini Yiyen Rus Köylüler
1921-1922’de, Rusya’da yaşanan kıtlık neticesinde 5 milyon insan açlıktan hayatını kaybetti. O dönemde tam 30 milyon Rus’un, açlıktan ölme riskiyle karşı karşıya kaldığı raporlanmış. Rus akademisyenlerin raporlarından birinde, bir kadının kocasının cesedini vermeyi reddettiği, neden olaraksa beslenmek için etini yediğini gösterdiği geçiyor. Birçok insanın, mezarları kazıp yeni gömülmüş cesetleri çıkararak etlerini yediği bile raporlanmış. Kıtlıkta sağ kalmanın tek yolu yamyamlıktan geçtiği için de, polisler bu konuda hiçbir önlem almamış. Yetkililerin tüm bu süreçte, köylülere herhangi bir yardımda bulunmadığı ve ölüme terk ettiği de söyleniyor. Ölü bedenler belli alanlara taşınıyor, ancak buralarda bile insanlar etlerini almaya devam ediyorlarmış.
Diğer yazılarımızı okumak için tıklayınız.