Türkiye’de Kadın Olmak!

Türkiye’de kadın olmak!

Sadece ülkemizde bile hakkında belki de ciltlerce kitaplar, ansiklopediler yazılır. Dünya genelinde ise büyük bir külliyat olur herhalde.
Türkiye’de kadın olmanın 1934 öncesi ve sonrası vardır.

Türkiye’de Kadın Olmak!

Evet! 1934!

Bu tarih önemli, bu tarih kadınlar için bir milât. Hatta ileriye gitmede kadının yeri ve önemine inanıyorsak, o zaman 1934 Türkiye Cumhuriyeti içinde bir milât. 1923 ve 1934 bu iki tarih cumhuriyetin hatıra defterinin en değerli sayfaları..

Tarihci arkadaşlar 1934 tarihi hususunda uyarıda bulunmak isteyebilirler, bu öngörüyle şunu söylemek isterim. Evet. 1930 yılında belediye seçimlerine, 1933’ de muhtarlık seçimlerine katılma ve aday olma hakkı elde edildi. Buradaki 1934 ısrarım, meclise girebilmelerinin ve en doğrudan ülke yönetiminde söz sahibi olabilmelerinden dolayıdır.

Pek çok dünya ülkesinden önce kadınları seçme ve seçilme hakkına kavuşturan başta Atatürk ve dönemin Cumhuriyet hükümetinin hakkı ödenmez. Büyük devrimlerin altına imzasını atan cumhuriyet kadroları kadınlara, en son Osmanlı’ daki kadınlar saltanatı olarak bilinen dönemde rastlanmış olan daha fazla ve daha modern haklar tanımıştır. İslam öncesi Türklerde kadının yerini hatırlatan bu haklarla kadınlar sadece erkeklerle eşit haklara değil aynı zamanda ülke yönetiminde de söz sahibi olmuş. Satı Çırpan’ la başlayan temsil süreci, Tansu Çiller ile en ust seviyeye ulaşmıştır.

1934′ ün o zamanlar ülkemizde araladığı kapı, 70’li yıllarda dünyadaki kadın hakları aktivizminin de rüzgarıyla günümüzde artık tamamen açılmış, güçlü bir cereyana vesile olmuştur. Kurulan bir çok kadın dernekleri ağırlıklı kadın haklarıyla ilgili meselelere dokunmakla beraber siyasi meseleler, ırkçılık, cinsiyet ve iklim krizi gibi konulara da değinmektedir. Erkek egemen duvarlar senelerce çığ gibi büyüyen bu hareketlerle ciddi anlamda yıkılmış, bugün iş hayatında, siyasette, sporda ve sanatta yani akla gelebilecek her alanda iki cinsin egemenlik mücadelesine evrilmiştir.

Yeterli mi? Hayır değil.

Hala kadına şiddet noktasında, özellikle ülkemizde ciddi noksanlar var. Maalesef neredeyse her hafta ana haber bültenlerinde, sosyal medyada veya gazetelerde kadın cinayetleri haberleriyle karşılaşıyoruz. Bu hususta maalesef bir alışmışlık iklimi hakim. Yaşanan hadiseler bir kaç sosyal paylaşım, bir kaç twitle ve bazı yürüyüş eylemleriyle gelip geçiyor. Yaptırımlar yetersiz, haliyle çığlıklar kifayetsiz! Sadece tabandan gelen çığlıklar yetmez, ancak ve ancak yukarıdan gelecek çığlıklarla beraber biz bu vahşeti boğabiliriz. Daha caydırıcı kanunlar, daha net demeçler… Bunlar kanamayı durduracak önlemler.

Yine yetmez! Sadece günü kurtarırız geleceği değil. Kesin çözüm lazım. Uzun vadeli çözümler…

Eğitim! Evet! Çok klişe ama eğitim. Sadece rakamların çarpıldığı, bölündüğü bir eğitim değil. Akıl, karakter, nezaket ve en önemlisi vicdan yükleyen bir eğitim şart!  Ağaç yaşken eğilir diye fuzuli söylememişler, insan ne öğreniyorsa o yaşlarda kalıcı bir şekilde öğreniyor. İlerleyen yaşlarda öğrendiklerini hayatında kolay kolay uygulayamıyor. Zihniyetlerde yer edinemiyor öğretiler.
Ümit ederim ki; uzayda koloni kurmanın planları, projeleri çizilmeye başlanan günümüz dünyasında toplumsal cinsiyet eşitsizliğini,, kadın cinayetlerini bitirip ebediyete yollayalım. Uzay denen sonsuz karanlığı keşfe çalıştığımız kadar, bu sorunu da tarihin sonsuz karanlığına gömecek çareler üzerinde çalışalım. Ayrıca temenni ederim ki ülkemiz kadın temsiliyetini en üst perdeye taşısın. Kadın başbakan gördük. Bir de kadın cumhurbaşkanı’nın idaresini görelim.
Aynı şekilde bir Amerika Birleşik Devletleri’nde bir Rusya’da da bu temsiliyetleri en üst perdede görelim.
İnanıyorum ki o zaman bu sorunları çok daha hızlı ve güçlü bir şekilde çözeceğiz. Zannımca artık dünyaya bir kadın eli değmesinin zamanı geldi.

Hazırladığım bu metni normal şartlarda bu şekilde yayımlayacaktım fakat Ankara’da yaşayan bir kız arkadaşımdan aldığım bir son dakika haberi üzerine kalemi tekrar elime alma ihtiyacı duydum. Yazmadan geçemezdim.

Şöyle ki; çalıştığı konum gereği örnek davranışlar sergilemesi gereken bir vatandaş sosyal medya üzerinden iletişime geçmeye çalışır. Arkadaşım bu iletime cevap vermeyince tehditvari ifadelere maruz kalır. Ölmesini istemeye kadar varan bu ifadeler üzerine arkadaşım sosyal medya mecrasından haklı tepkisini gösterir ve şahsı ifşa eder. Muhtemelen sosyal medya hesabına gelen yoğun şikayetler sonucunda şahıs iyiden iyiye hiddetlenip tehditlerini sürdürür. Tüm bunların üzerine akıllara durgunluk veren bir gelişme yaşanır. Instagram, arkadaşımın tepki amaçlı ifşa paylaşımlarını kaldırır. Kadınların sesini belki de en fazla duyurabildikleri bu sosyal mecranın yaşadığı bu akıl tutulmasını kınıyorum.

 

Maalesef bu tip haberleri duymadığımız bir gün geçmeye dursun. İşte elime kalemi aldığımdan beri karaladığım her şey için İstanbul Sözleşmesi diyorum.

Saygılarımla..

 

 

Diğer gündem yazılarımızı incelemek için tıklayınız.

Like
Like Love Haha Wow Sad Angry
731
Tags:
0 0 votes
Article Rating
Subscribe
Bildir
guest
1 Yorum
Eskiler
En Yeniler Beğenilenler
Inline Feedbacks
View all comments
trackback

[…] Türkiye’de Kadın Olmak adlı yazımızı okumak için tıklayınız. […]