
Suyun belleği olduğu ile ilgili bilinen ilk tartışmalar 1988 yılında başlamış, Nature dergisinde çalışan Benveniste bilgisayarındaki bir “sound” kartı ile saf suyla uğraşmaya başlamıştı ve suyun bir ses alma aygıtı gibi moleküllerin bilgilerini kaydedebildiğinden emindi.
SUYUN HAFIZASI VAR MIDIR?
Stuttgart Üniversitesinden Prof. Kröplin çeşitli bölge ve renkte su örnekleri almış ve cam üzerinde bunların buharlaşmasını sağlamıştı. Bu artıkların resmi çekildiğinde ise oluşan renk cümbüşünü ve her çeşit suyun başka bir görünüşü olduğunu resmederek belirlemişti. Japon bilim adamı Dr. Masaru Emoto ise, suyun kristal düzeninin değişen frekanslara göre farklılaştığını ve onlara değişik tarz müzik dinletip fotoğraflarla belgelemeyi başarmıştır.

Yaratılış sırlarını anlamaya çalışan bilim insanları suyla ilgili araştırmalarını yıllardan beri yoğun tartışmaları da beraberinde getirerek sürdürmektedirler. Gelin, isterseniz biraz tarih sayfalarını karıştıralım, her şey nasıl başlamış bir bakalım…
Sümer Efsanesi’nde Su:
Sümer efsanesine göre evrende ilk olarak Tanrıça Nammu adında büyük uçsuz bucaksız bir su vardı. Tanrıça, o sudan büyük bir dağ çıkarıyor. Oğlu Hava Tanrısı Enlil, onu ikiye ayırıyor. Üstü gök, altı yer oluyor. Bilgelik Tanrısı ile Hava Tanrısı yeri bitkiler, ağaçlar, sularla donatıyor.
Tevrat’da Su:
Benzer bir ifade Tevrat‘ta yer alıyor Tekvin 1:2-9. Suların yüzü üzerinde Allah’ın ruhu hareket ediyordu: Allah, “Suların ortasında kubbe olsun, suları ayırsın” dedi ve Allah kubbeyi yaptı. Altta olan suyu üstte olan sudan ayırdı ve Allah kubbeye ‚gök‘ ve alttaki kuru toprağa ‚yer‘ dedi.
İncil’de Su:
İncil‘de Petrus, ikinci mektubunda yerin sudan ve su aracılığıyla şekillendiğini anlatırken, Homeros da başlangıç olarak suyu kabul eder, bir disk şeklinde olan yeryüzünün çevresini, Okeanos denilen bir ırmağın kuşattığını söyler.
Kuran-ı Kerim’de Su:
Kuran-ı Kerim Enbiya Suresi 30. Ayeti Kerimesinde: “Semaların ve arzın bitişik olduğunu görmediler mi? Sonra Biz, o ikisini ayırdık. Ve her canlı şeyi sudan yarattık” diyor. Furkan Suresi 50. Ayeti Kerimesinde ise daha gizemli bir hale getirip suyu Rahmet fazl ve salavat ile birlikte gökten inen rızık olarak tanımlıyor.

Genel olarak araştırma sonuçlarından elde ettikleri bulgulara göre Japon bilim adamı diyor ki: ‘İnsan bedeninin %85’i sudur. Düşündüklerimiz ve konuştuklarımız da bedenimizdeki bu su tarafından kaydedilir. Bu kayıtlara göre de hayatımızın bir kalitesi vardır. Su son derece uyumlu bir maddedir. Fiziksel şekli nasıl içine girdiği kabın şeklini alıyorsa moleküler şekli de böyle değişir.’
Bunu kanıtlamak için suyu donduruyor ve fotoğraflarını çekiyor. Üstelik bu suları dünyanın değişik yerlerinden ve değişik kaynaklardan alıyor. Suları dondurmadan önce sözlü ve yazılı olarak su şişelerinin üzerine bazı mesajlar yüklüyor.
Kimi su gruplarına dualar yazıyor, kimilerine sevgi sözcükleri, kimilerine ise olumsuz duygular içeren mesajlar. Sonuçta görülüyor ki su, kelimelerin enerjisini kopyalıyor ve moleküler olarak da kelimenin anlamına uygun biçimde şekiller alıyor. Ayrıca sulara müzik dinletiyor. Suların olduğu odada film oynatıyor. Sonuçlar ciddi olarak şok edici oluyor.
Su üzerine yüklenen mesajı aynen yansıtıyor. Üzerine ‘sen harikasın’ yazılan sular muhteşem güzellikte moleküller ve kristaller oluşturuyor ama ‘sen aptalsın’ yazılan suların moleküler yapısının darmadağın ve bulanık olduğu görülüyor.
Üstelik mesajın hangi dilde yazılmış olduğu da sonucu değiştirmiyor.
Sonuç hep aynı: Olumlu mesajlar olumlu ve hoş şekiller oluşturuyorken, olumsuz mesajlar suyun yapısında bir felakete yol açıyor.

Bütün bu sonuçlara göre bilim adamları çok net bir bilgiyi vurguluyorlar. Su hücreler arası bilgi alışverişini sağlar. Bütünlüğümüzü de bu şekilde koruyoruz. Hücrelerin birbiriyle olan iletişimi sayesinde var olabiliyoruz. Gün içinde düşündüğünüz ve söylediğiniz her şey tüm hücrelerinizi etkileyerek enerjilerini kopyalar ve hücrelerinize iletir. Dolayısıyla düşündüğünüz gibi bir hayatınız ve sağlığınız olur. Yani düşündüklerinizin kalitesinde yaşarsınız. Üstelik iş sadece bununla da sınırlı değil. Atalarımızdan ve kendi geçmişimizden gelen her şey aslında bedenimizdeki suda bulunan eski kayıtlardır.
Bilim, suyun davranışlarını açıklama konusunda araştırmalarına devam etmektedir. Su, sadece doğal ve fiziksel bir varlık değildir, aynı zamanda bizler için doğaüstü bir lütuftur…
Diğer yazılarımızı okumak için tıklayınız.