FEODAL DÜZENİN YIKILIŞI VE MONARŞİLERİN GÜÇLENİŞİ (BÖLÜM 5)

  • Home
  • Tarih
  • FEODAL DÜZENİN YIKILIŞI VE MONARŞİLERİN GÜÇLENİŞİ (BÖLÜM 5)
feodal

FEODAL DÜZENİN YIKILIŞI VE MONARŞİLERİN GÜÇLENİŞİ başlıklı yazımızın son bölümünü siz değerli Gossive okuyucularının beğenisine sunuyoruz 🙂 İyi okumalar dileriz.

İTALYA’DAKİ GELİŞMELER

Rönesans‘ı doğuran etkenler arasında kapitalizmin hızla gelişmesi de vardı. XIV. ve XV. yüzyılda, İtalyan kentlerinde kapitalist ilişkiler hızla gelişti ve ideoloji alanına da yansıdı. Rönesans kelime anlamı ile “Yeniden Doğuş” anlamını taşımaktadır. Bu terim eski uygarlığın dirildiğine inanan, ilk burjuva ideologlardan çıkmıştır. Gelişim aşamasındaki kapitalist üretim, doğaya olan ilginin ve araştırmaların artmasıyla hız kazandı. Böylelikle XV. yüzyılın sonlarında bilim ve teknik alanlarındaki gelişmeler yüksek bir ivme kazandı.

feodal

XVI. ve XVII. yüzyıl arasındaki dönem ise teknolojik ilerlemelerin dönüm noktası konumundaydı. Böylece dogmatik bakış açısının yerini deney ve gözleme bırakarak doğanın incelenmesine yeni bir bakış açısı getirildi. Sonuç olarak doğa yasaları daha iyi tanınmaya başlandı. Aynı zamanda bilimsel buluşlarda da eski feodal ve dinsel baskılara rağmen gözle görülür bir ilerleme gözlenmekteydi. Bu yeni bakış açısı manevi ve dini hayatın her kısmına yansıdı. Her geçen gün kendini yenileyen yaklaşımların sonunda bilim, edebiyat ve sanat alanları tekrar şekillenmeye başladı. Sonuç olarak yaşanan bu değişimler ideolojik bir devrim sayılıyordu.

feodal

FEODAL DÜZEN VE KİLİSE

Yeni tarihsel koşullar içinde, genişlemekte olan burjuvazide değişen şartlara uyum sağlamaktaydı. Neticede kendisini, daha ince dogmalar yaratmak, halk yığınlarını uyutmak için Katolik kilisesinin kullandıklarından daha elverişli yöntemler geliştirdi. Aynı zamanda kendi egemenliğini güvenlik altına almak için daha geçerli çareler bulup hazırlamayı kendisine zorunlu gördü.

feodal

Dinin ve kilisenin reformcuları da harekete geçmişti. Katolikliğin bir çok dogmalarını ve ayin yöntemlerini değiştiriyor ve yeni dogmalar benimsiyorlardı. Dolayısıyla kilisenin mevcut kurumları da değişen şartlara uyum sağlamak zorunda kalmış ve son derece basitleşmişti. Aynı zamanda kilise mimarisi hususunda da yeni yaklaşım ve istekler mevcuttu. Şatafattan uzak mütevazı bir kilise yaratılması istenmekteydi. Protestanlar ise papanın yanılmazlığını reddederek dinin ve gerçeğin aydınlatılmasında kutsal kitapları ana kaynak olarak kabul ediyorlardı.

FEODAL DÜZENİN SONU

Toplumsal hayatın en derinliklerine kadar yaşanan bu siyasi ve sosyal gelişmeler, feodalitenin sonunu getirmiştir. Aynı zamanda ticaretin canlanması ve sanayileşmeye atılan adımla birlikte toplumdaki mevcut durum değişmiş, yönetim anlayışlarında büyük değişimler yaşanmıştır. Paranın tekrar değer kazanmasıyla birlikte emek rant ortadan kalkmış buda serflik kavramının sonunu getirmiştir.

f

Ulus anlayışı yaygınlaşarak monarşilerin güçlenmesini sağlamıştı. Dolayısıyla parçaları yönetimin sona ermesi gücün merkezde toplanmasına ve yönetimin tek elden yürütülmesiyle sonuçlanmıştır. Vassal-senyör ilişkisi adı altında karşılıklı sorumluluklar yerini ücretli memuriyetlere, feodalizm ise yerini monarşilerin yükselişine bırakmıştır.

Kaynak

KEROV V. ,“Feodal Toplum”, İlkel, Köleci ve Feodal Toplum, Çev. Sevim Belli, Sol Yayınları, 1979, s.144-240.

 

Diğer tarih yazılarımızı okumak için tıklayınız.

 

Like
Like Love Haha Wow Sad Angry
5
Tags:

Armağan Çakır

Ortaçağ'a hayran bir adam...

0 0 votes
Article Rating
Subscribe
Bildir
guest
0 Yorum
Inline Feedbacks
View all comments