Her şeyin mitolojisini yazdılar bir Çingenelere bakmadılar dedirtmek istemedik. Çingene mitolojisi mi? Dediğinizi duyar gibiyim.
ÇİNGENELER KİMDİR?
Çingeneler, aslen Kuzey Hindistan kökenli olup günümüzde ağırlıklı olarak Avrupa’da yaşayan göçebe bir halktır. Dilleri bakımından Hindistan’dan geldikleri sanılmaktadır. Çingeneler Almanya’da ilk defa 1417’de, Fransa’da 1427de, İtalya’da 1433’te görülmüşlerdir. 14. yüzyılda İngiltere’ye, 19. yüzyılda da Amerika’ya geçmişlerdir. Çingeneler kabileler halinde göçebe hayatı yaşarlar. Bulundukları memlekete kolay intibak ederler. Fakat kendi özelliklerini de her yerde korurlar çingenelerin aslında herhangi bir din inancı yoktur. Olsa da misafir oldukları halkın dinine görünüşte uyum sağlarlar. Her kavim gibi onlarında kültleri ve mitleri vardır.
ÇİNGENE YARATILIŞ EFSANESİ
“Tanrı büyükçe bir su birikintisine bir sopa atar sopa büyür ve ağaç olur. Dokuz gün sonra Tanrı ağacın altında oturan şeytandan gidip deniz dibinden kum getimesini ister. Şeytan Tanrının sözüne aldanıp kendi adını anınca kum onu yakmaya başlar. Dokuz gün boyunca kum onu yakar ve kapkara olur. Sonunda kendi adını söylemeyi bırakınca kum onu yakmayı bırakır ve denizin dibincen kumu çıkartabilir. Tanrı bu kumdan dünyayı yaratır. Şeytan ağacın kenarından Tanrıyı kovmaya çalışır fakat başaramaz. Büyükçe bir boğayı beraberinde götürür. Bu sırada ağacın yapraklarından insanlar aşağıya inerek dünyaya yayılır.”
ÇİNGENE MİTOLOJİSİ
Yerin ve göğün bir zamanlar çok mutlu bir beraberlikleri vardı… Bu beraberlikten beş oğul sahibi oldular; Güneş Kralı, Ay Kralı, Ateş Kralı, Rüzgar Kralı ve Sis Kralı. Ne var ki bu beş çocuk hiç anlaşamazdı, kavga gürültü hiç eksik olmazdı. Ana babaları, bu durum karşısında birbirlerine yaklaşıp bir boşluk oluşturdular bir gün ve hapsettiler oğullarını bu boşluğun içine… Oysa oğulları kavga etmeye devam ediyordu. Bu beş kral, bu boşluktan kurtulabilmek için anne ve babalarını ayırmaya karar verdiler; Ateş ve Sis Kralı babalarına; Güneş ve Ay Kralı ise annelerine saldırdı ama bu mutlu çifti birbirinden ayırmayı başaran Rüzgar Kralı oldu. Yer ve göğün ayrılmasından sonra, çocukların hepsi anneleriyle beraber kalmak, babalarını ziyaret etmek istediklerini belirttiler fakat anne, kendisine saldırmamış olan iki çocuğunu yani Ateş ve Sis Kralları’nı kabul etti ve diğer üç oğlunu göğe bıraktı. Ayrılma anıında, göğe çıkacak olan üç oğul yerin elbisesine tutundular ve elbisenin kalkan kısımlarından dağlar oluştu.
“Tüm İyiliklerin Anası” olarak yer, Orta Avrupa Çingenelerince hala kutsal kabul edilmektedir. Onlara göre yer en baştan beri vardı ve yaratılması gerekmemişti. Yerden; tanrı ve beraberindeki şeytanyaratılmıştır… Dünya bir öküzün boynuzu ucunda dönmektedir onlara göre, eğer öküz kulağını ya da boynuzunu sallayacak olursa depremler meydana gelir… Bir gün öküz kafasının tamamını sallayacaktır ve işte o zaman dünyanın sonu gelecektir.
Yer ve Gök’ün oğullarından bilici kraldır… Ritüel hazırlıkların ardından bir dileği yerine getirebilir, bir kehanette de bulunabilir. “Dil Taşı” olarak da bilinen bir “Yıldırım Taşı” bulunabilir. Bu taş kutsal bir emanet olarak miras yolu ile kavim içinde kuşaktan kuşağa geçebilir. Eğer bir Şans dağı üzerinde bulunursa bu taş, her türlü felaket ve hastalık önlenebilir, hatta bir kehanet taşı olarak da kullanılabilir… Sis Kralı ile sürekli bir düşmanlık halindedir.
Diğer kültür sanat yazılarımızı okumak için tıklayınız…