“Hıristiyan Latin dünyasında Kudüs fetheden Selahaddin Eyyubi’nin bir efsane olarak diğer hiçbir Müslümana nasip olmayan olağanüstü örnekliği ve Avrupaî bir kahraman imgesi bulunur. Öyle ki Selahaddin, daha önce kimseye nasip olmamış bir tarzda hem doğuda hem de batıda öne çıkan benzer ün ve imgeye sahip bir figürdür; İslam kaynakları onu ideal bir sultan, kendisinin savaştığı Haçlılar, onu gerçek bir İslam kahramanı olarak görürler. Doğu ve batı kaynaklarının tamamında kendisinden övgüyle bahsedilir.”
HITTİN SAVAŞI
Selahaddin Eyyubi, 1187 yılında bütün Müslüman ülkelere mektup yazarak onları Haçlılara karşı cihada teşvik etti. Mısır’da büyük bir ordu hazırlattı, Suriye’den asker topladı ve 11 Nisan günü Dımeşk’ten yola çıktı.
“İşin ciddiyetini fark eden Haçlılar da büyük bir ordu toplayarak Taberiye Gölü kıyısındaki Saffuriye’ye geldiler. Çok çetin bir savaş yaşandı. Haçlılar büyük kayıplar verdiler. Ancak bir süre sonra tekrar toparlanıp kendilerine katılan takviye birlikleriyle birlikte Selahaddin’i Taberiye’den çıkartmak istediler. Selahaddin, Hıttin’de mevzilendi. Ordusuna cihadı anlatarak teşvik etti. Sabaha kadar tekbir sesleriyle motivasyonlarını üst düzeye çıkardı. Nihayet tarihe “Hıttin Savaşı” olarak geçen bu ikinci meydan savaşında Haçlılar büyük bir bozguna uğratıldılar.”
Hıttin Savaşı, Müslüman-Haçlı mücadelesinde önemli bir yere sahiptir. Müslümanlar bu savaşla stratejik bir üstünlük sağlamışlardır. Haçlılar, Suriye sahillerine geldikleri yıldan bu yana böyle bir hezimete maruz kalmamışlardı. Selahaddin, burada elde ettiği başarılarla efsanevi bir lidere dönüşmüş ve varlığı her yerde hissedilmeye başlamıştır. Hıttin’in ardından Akka, Nasıra, Nablus, Hayfa, Cenin ve Arsuf gibi önemli merkezler alınmış, daha sonra, Beyrut, Cübeyl, Sayda gibi merkezler Haçlılardan temizlenmiştir. Artık Müslümanların önündeki yegâne hedef Kudüs’ü almaktı.
KUDÜS’ÜN FETHİ
Kudüs, Hıttin Savaş’ından kurtulan önemli kumandan, şövalye ve askerler tarafından müdafaaya hazırlanmıştı. Selahaddin asıl ordusuyla 20 Eylül 1187 tarihinde Kudüs önlerine gelip konakladı. Surlar muazzam bir mancınık savunmasıyla güçlendirilmişti. Haçlılar bu savaşın bir ölüm kalım mücadelesi ve dini bir görev olduğunu düşünüyorlardı. Selahaddin ve ordusu da bu şehri almanın dini bir görev olduğunu biliyorlardı. Üstelik onlar hak din olan İslam’a mensup idiler.
“Kuşatma için gereken hazırlıklar yapıldıktan sonra 26 Eylül tarihinde mancınıklarla şehri dövmeye başladı. Lağımlar atıldı ve surların bir kısmı çöktü. Düşmanda yenilme işaretleri görüldü. Sultan 88 yıl (91 ay yılı) önce onların aldıkları gibi şehri savaşla alma kararında olduğunu bildirdi. Bunun üzerine kumandan sultanla buluştu ve eğer aman vermezse ailelerini, çocuklarını ve ellerindeki Müslüman esirleri öldürüp, kutsal yerleri tahrip ettikten sonra sonuna kadar savaşmaya kararlı olduklarını söyledi. Bunun üzerine sultan, fidye ödemek şartıyla savaşçılara ve halka aman vermeyi kabul etti. 2 Ekim 1187 Cuma günü Kudüs kılıç hükmünde teslim oldu.”
Kudüs’ün fethi İslam dünyasında büyük bir sevinçle karşılandı. Selahaddin Eyyubi bu fethin ardından tüm Müslümanların gönlünde ebediyete kadar sürecek bir taht kurdu. Selahaddin’in, Kudüs’ü fethederken takındığı tavır, dost ve düşman herkes tarafından takdir edilmiştir. Sultan şehri alınca Nûreddin’in yaptırdığı minberi Mescid’i Aksâ’ya yerleştirdi, Cuma namazını kıldı. Şehrin ve kutsal yerlerin düzenlemesini yaptı ve hayırlar ve vakıflar kurdu.
“Selahaddin Eyyubi’nin tavrını, davranışlarını düşmanları dahi takdir etmiş ve Haçlı tarihçileri de ona olan hayranlıklarını açıkça belirtmişlerdir. Baybars devrini de yaşayan tarihçi İbn Vâsıl onun için, “Sultan dediğin böyle olsun. Vezir de Kâdî el-Fâzıl gibi müşavir olsun” der. Mehmet Âkif Ersoy onun için “Şarkın en sevgili sultanı”, Chanpdor “İslam’ın en saf kahramanı “ ifadelerini kullanırlar.”
Diğer yazılarımız için tıklayınız…