BAĞIMSIZ SİNEMADA KADIN YÖNETMEN/HANDAN İPEKÇİ 2

  • Home
  • Gündem
  • BAĞIMSIZ SİNEMADA KADIN YÖNETMEN/HANDAN İPEKÇİ 2

Bağımsız kadın yönetmen Handan İpekçi yazısına 2.bölümü ile devam edelim.

“…ölümün ucundan döndün çocuk, ölmeye yakın olan benim anam ebelik yapıp okuttu beni, akıllı kadındı. Çok çalıştı genç öldü.Şimdikiler özel okullarda okuyor, İngilizce.

Bir millet diline sahip çıkmalıdır. Bunu ekmekle dört kere katık edip yedin mi hiç? Zeytin, al.İnsanlar bozuldu, biz bozduk, dengeyi bozduk, doğayı bozduk, her şeyi bozduk…”

 

Handan

 

Büyük Adam Küçük Aşk,son dönem Türkiye sinemasında Kürt realitesi hakkında çekilmiş en cesur ve bir o kadar da samimi bir film. Rahmetli Şükran Güngör’ün de son filmi olma özelliği taşıyan bu yapım, yayınlandığı sene maalesef bir başka sorun olan sansür belasından kaçamamış ve filmin izleyiciyle buluşması epey gecikmişti.

Kültür Bakanlığı’ndan destek alıp çekildikten sonra sansüre uğraması da ülkemizin “yaşamasak aslında komik ülke” tanımlamasına katkı yapabilecek absürtlükteydi.

Filmin ana ekseni Türk-Kürt sorunu üzerine kurgulanmış olsa da bir bakımdan “yalnızlık ve keder” üzerine de bir filmdir Büyük Adam Küçük Aşk.

Zira yakınlarını yitirmiş olan Hejar’ın, kaybettiği eşine hâlâ özlem duyan Rıfat Bey’in ve komşusuna platonik bir aşk besleyen Müzeyyen Hanım’ın konuştuğu ortak dil “yalnızlık”tır.

Çünkü dünyanın neresine giderseniz gidin, hangi dili konuşursanız konuşun keder ve yalnızlık aynı anlama gelir.

Şairin dediği gibi; Ağrı Dağı’na bakan Doğubayazıt’ın herhangi bir toprak damında da yalnızlık kötüdür, İstanbul’un göbeğinde milyonların içinde de yalnızlık kötüdür ve hangi dilde söylenirse söylensin aynı derecede koyar insana.

 

Dört yıl aranın ardından 2010 yapımı ‘Çınar Ağacı’nda ise siyasi meselelere çok da değinmeden, yaşlı bir kadının kızı ile torunu arasındaki ilişkiyi konu aldı. “Sıcak, samimi, insana ulaşan bir film yapmaktı amacım” diyen İpekçi, bu filmde ilk kez Nurgül Yeşilçay, Nejat İşler gibi sinemanın yeni dönem popüler oyuncuları ile çalıştı.

“… Beş buçuk yaşındaki bir kız çocuğuna babasının hapishaneye gireceğini nasıl açıklarsınız? Handan İpekçi, 12 Eylül döneminde siyasi tutukluların ailelerinin yaşadıklarını ilk filmiyle beyaz perdeye yansıttı.
Genç yönetmene 1995 Ankara Film Festivali’nde Umut Veren Yönetmen ve Senaryo Yazarı ödülleri kazandıran, 1996 Berlin Film Festivali Panorama bölümünde gösterilen “Babam Askerde”, bir döneme çocuk gözüyle tanıklık ediyor.

“Babam Askerde”, bir ilk filmde olabilecek ufak tefek aksamalara karşın sevgiyle izlenebilecek, naif, sıcak bir film. Handan İpekçi, kişisel deneyimlerine dayanarak çocuk dünyasını başarıyla yansıtmış. İçten yaklaşımıyla övgüyü hak ediyor.”

 

Babam Askerde filminden bir kare

Ünlü yönetmen sinemamızın gelişmesi için İran’ı örnek almamız gerektiğini söylüyor.

”İranlı sinemacıların devletten aldığı desteğin yüzde ’ini alamıyoruz biz. İran’da sinemacılara büyük bir destek var onlar da bu şekilde var olabiliyorlar.

İran sineması aslında bizim için çok tipik bir örnek.Ders alınması gereken bir örnek.

Örneğin yasalara göre orada bir kadınla bir erkek ekranda iki metreden fazla yaklaşamıyorlar birbirlerine.Böyle birçok kuralları var.

Zaten din tabu. Dini meselelere el atamıyorlar.

Politika yapamıyorlar ama buna rağmen filmleri dünyadan ses getiriyor.

Ben tüm bu katı kurallara rağmen sinemacıların isterlerse kendi filmlerini yapabileceklerine ve seslerini duyurabileceklerine inanıyorum ama şunu da göz ardı etmemek gerek;İran’da tüm baskı ve yasaklara rağmen büyük bir destek var sinemacıların arkasında.”

 

Alın parayı ama kurallarla uygun yapın.

O zaman da sinemacılara düşen tek şey ‘bu kurallara rağmen derdimi nasıl anlatırım’ı oluşturmak.Aslında bir anlamda da rafine oluyorlar.

”İranlı sinemacıların yaratıcılıkları gelişiyor. Belki de zorlamalardan çıkıyor.

Ben sansürün bir anlamda sinemacılar ve yaratıcılar için olumlu bir sonuç doğurabileceğini de düşünüyorum.

Açık açık anlatamadığımız bazı şeyleri metaforlar kurarak, göndermeler yaparak anlatabilirsiniz.

Bu da bir sanatçının rafine olması,incelmesi anlamına geliyor ki bence sansürün tek faydası bu olabilir.”

Umuyoruz ki yeni sinemacılarımız da Handan İpekçi’nin öğretileriyle yollarına devam eder ve bizler de Türk sinemasının kollektif dünyasının devamına şahitlik edebiliriz. Güçlü kadın yönetmenimizin tüm mücadelesini sizlere aktaramasak da yönetmenimizin hayatımıza kattığı değerli filmler için teşekkürlerimizi sunuyoruz.

 

Diğer yazılarımızı okumak için tıklayınız.

Like
Like Love Haha Wow Sad Angry
Tags:
0 0 votes
Article Rating
Subscribe
Bildir
guest
0 Yorum
Inline Feedbacks
View all comments