Merhaba, tarih süreci boyunca yapılan araştırmalarda kayıp kıtalardan bahsedilip durmuşur. Öyle ki Mu, Büyük Okyanus’ta yer aldığı ve 14 bin yıl önce batarak yok olduğu ileri sürülürken yine iddialara göre Mu’dan ayrılanlar Atlantis gibi uygarlıkları oluşturmuşlardır. Hakkında birçok kişinin araştırma yaptığı efsanevi kıtadır.
Günümüz coğrafya verilerine göre; Jeolojik açıdan Mu kıtasının en azından iddia edildiği yerde olması mümkün görünmüyor. Kıta levha sınırlarına bakıldığında efsaneyi coğrafi açıdan doğrulamak imkansız gibi.Efsaneyi savunanlara göre ise; son buzul çağının bitişiyle Dünya’da sular yaklaşık 70 metre yükseldi. Ilıman iklim bölgeleri tropik ormanlara dönüştü. Hakkında hala birden fazla görüş bildirilmektedir.
MU KITASI ARAŞTIRMALARI
Bu kıta hakkında ilk bilgiler aslında James Churchward’a dayanıyor. James Churchward aslında asker fakat kaşifliğe olan merakı nedeniyle 1883 yılında Hindistan’a gidiyor. Daha sonrasında ise Tibet’e doğru yol alıyor. Batı Tibet’teki bir manastırda “Büyük Rahipler Kardeşliği” nin önde gelen üyelerinden biri olarak çalışan baş rahip Rishi, Churchward’a 15 bin yıl önce yazılmış “Naacal Tabletleri”ni gösteriyor. Churchward, rahiplerin yardımıyla Naga-Maya dilini öğreniyor ve yıllar süren bir çalışmayla bu tabletleri çözümlemeyi başarıyor. Çözümlediği kadarıyla bahsedilene göre kayıp kıta Mu’nun yeri, Büyük Okyanus’ta Asya kıtasıyla Amerika kıtası arasında ve neredeyse Avustralya’dan birkaç misli büyüklükte gösteriliyor. Mu kıtasının kuzeyinde Hawaii, güneyinde Fiji ve Paskalya Adaları yer alıyor, kuzeyden güneye 3000 mil, doğudan batıya 5000 mil kadar uzanan büyük bir kıta olduğu ileri sürülüyor. Günümüzde Polinezya, Mikronezya, Melanezya, Fiji ve Hawaii takımadalarını oluşturan adaların da muhtemelen bu kıtadan arta kalan kara parçaları olduğu düşünülüyor.
UYGARLIK
Mu kıtası ve yaşayan halktan Churchward’ın araştırmalarında şöyle söz ediliyor. “Mu ana kıtasında 50.000 yıl önce 64 milyon kişi yaşıyordu ve bu insanların sembolizme dayanan tek tanrılı bir dini vardı. Yazıtlarda geçen, sonradan diğer kıtalara ve Atlantis yoluyla Mısır’a da taşınmış olan “Ra” sözcüğü güneş anlamına gelip, daire ile ifade edilen güneş sembolüyle tek tanrıyı simgelemede kullanılıyordu. Mu imparatoru da “Mu’nun güneşi” anlamında “Ra-Mu” adıyla ifade ediliyordu.” Teknolojik, olarak oldukça gelişmiş bir kavim olan Mu uygarlığının 70.000 yıl önce diğer kıtalarda koloniler oluşturmaya başladığı, bu kolonilerin en bilinenlerinin Hindistan, Babil, Pers, Mısır ve Maya kolonileri olduğu ileri sürülüyor. En büyük koloninin ise başkenti günümüzde Gobi Çölü’nün uzandığı bölgede bulunan Uygur İmparatorluğu olduğu belirtiliyor.
Rivayetlere göre Mu uygarlığı oldukça manevi olarakta oldukça gelişmiş bir topluluk olduğu için kıtanın yok olacağını anladıklarından ötürü göçlere başladıkları düşünülüyor. Bu çok gelişmiş medeniyetin yapmış olduğu göçler sonrasında tarihte karşımıza çıkan üst düzey medeniyetlerin doğduğunu ve bu medeniyetlerin Mu uygarlığı ile bağlantılı olduğu gerekçesi öne sürülüyor. Bu uygarlıklardan birisi olan Uygur’lar ise bizi ve tarihimizi yakından ilgilendiriyor. Öyle ki Atatürk’ün ilgisini bile çekiyor. Araştırmalar yapılması için adamlarını devreye sokuyor. Hatta Churchward’ın kitaplarını getirtip çevirisinin yapılmasını istediğini de kaynaklardan biliyoruz.
” Su altında kalan uygar medeniyetlerden Kutsal kitaplarda da bahsedilmektedir. Yapılan araştırmalar sonucunda bulunan yazıtlar ve ele geçirilen kalıntılar üzerinde yapılan karbon testleri bunların her birisi böyle bir kıtanın var olduğunu destekler nitelikte.”