
Zamanda yolculuk herkes tarafından merak edilen meşhur bir fiziksel soru işareti.Herkes hayatında en az bir kere ”Zamanda yolculuk yapsaydım hangi zamana giderdim?” sorusunu sormuştur ya da düşünmüştür.
Zaman yolculuğu bir yana,zamanın kendisi de yüzyıllardır insanların bir anlam yüklemeye çalıştığı derin ve anlaşılması güç bir gizemdir.
Zamanda yolculuk yapabilir miyiz sorusuna farklı fiziksel teoriler altında cevaplar verebiliriz.
Birçok fizikçinin ve matematikçinin geliştirdiği klasik mekanikte ya da Newton fiziğinde mutlak zaman kavramı vardır.Bütün gözlemcilere göre zaman aynı yönde ve hızda akar.
Bunu basitçe bir nehir olarak düşünebiliriz.Sürekli olarak bir andan diğerine akıyor gibidir,tek yönlü olarak sadece geleceğe doğru…
Bu bizim günlük hayattan alışkın olduğumuz ve içgüdülerimize de doğru gelen zaman anlayışıdır.
Zamanın fiziksel dinamiklerinden ve gözlemcilerinden bağımsız ve mutlak olması demek,Newton fiziği çerçevesinde bizim zamanda ileri ya da geri gidebilmemizi imkansız kılmaktadır.
Bu Newton kanunlarının doğrudan sonucudur.
Newton etrafındaki olguları açıklayabilmek için mutlak uzay ve mutlak zaman kavramlarına ihtiyaç duymuş,bu kavramlarla oluşturduğu fizik de doğayı açıklayabilmiştir.
Ancak ilginç şekilde,olayların ileri doğru hareket eden bir sırayla meydana gelmek zorunda olduğunu söyleyen herhangi bir fizik yasası yoktur.
Fizikteki tüm denklemler zaman ileri doğru akarken de geri doğru akarken de aynen geçerlidir.Peki bizler neden olayların meydana gelişini yalnızca tek yönlü olarak izleyebiliyoruz?
Görelilik teorisi çerçevesinde zaman yolculuğu Albert Einstein’ın 1905 yılında geliştirdiği Özel Görelilik teorisine göre ise farklıdır.
Einstein’a göre meydana gelmiş veya gelecek olan her şey aslında var demektir.
Newton’un mutlak zaman ve mutlak uzay kabullerinin aksine Einstein,mutlak olması gereken şeyin ”ışığın farklı gözlemcilere göre olan hızı” olduğunu ileri sürmüştür.Fiziğin bütün gözlemcilere göre de aynı olmasını şart koştuğumuzda da,mutlak olay ve mutlak zaman kavramları kalkmak zorunda kalmıştır.O halde zamanda geçmişe ya da geleceğe gitmek mümkün müdür?
Ek bir şart koymazsak,Einstein’in özel görelilik teorisinde;başka gözlemcilere göre hızımızı değiştirerek o gözlemcilerin geçmişlerine ve geleceklerine gitmemize izin vermektedir.
Gerçekten de matematiksel olarak sadece durgun olduğumuz biriyle aynı zamanı paylaşırız.
Eğer ki bir arkadaşımıza göre ışık hızından daha az hızlarla hareket ediyorsak,bizim zamanımız da ona göre yavaş akacaktır ve biz bu şekilde bir süre hareket edip sonra tekrar ona göre duracak olursak;bize göre daha az zamanda ona göre daha çok zaman geçirmiş oluruz.Yani arkadaşımızın geleceğine gitmiş oluruz.
Zamanda yolculuk yapmanın bir diğer yolu da uzay-zamanın çok fazla büküldüğü yere gitmelisiniz.Örneğin bir nötron yıldızının ya da bir karadeliğin yanına.
Einstein’a göre kütle çekimi zamanı büyük ölçüde etkiler.Çekim kuvveti ne kadar güçlüyse zaman o kadar yavaşlar.Siz bir karadeliğin yanına yaklaştığınızda,zaman bükülecek ve yavaşlayacaktır.
Sizin için oradaki birkaç saat,dünyada yüzlerce yıl demek olduğundan eve geldiğinizde dünyanın geleceğine gelmiş olursunuz.

Solucan delikleri temsili
Peki ya geçmişe gitmek?Bu olay,teori de solucan delikleri ile mümkün görünüyor.
1935 yılında Albert Einstein ve Nathan Rosen tarafından geliştirilen kurama göre solucan delikleri(diğer adıyla Einstein-Rosen köprüleri)
Uzay-zaman düzleminin karadelikler gibi büyük kütleli cisimlerce muazzam miktarda bükülmesi sonucu ışık yılıyla ayrılmış bölgelerinin kestirme yol olarak göründüğü astronomik yapılardır.
ancak solucan deliklerinin varlıkları henüz ispatlanabilmiş değildir.Hatta sabit bir şekilde kalabilmek için ihtiyaç duydukları enerjiden ötürü,teorik olarak olabilmeleri bile şaibelidir.
Diğer yazılarımızı okumak için tıklayınız.