Japonya’da kadınların topuklu ayakkabı giyme zorunluluğuna attığı bir tweet ile karşı çıkan ve destek alan bir aktivistin hikayesi.
Daha önce mee too hareketi ile ilgili kapsamlı bir yazımızı sizlerle paylaşmıştım. Mee too hareketi yazıma ulaşmak için tıklayabilirsiniz.
Şimdi ise Yuki Ishikawa’nın ve Japonya’da yaşayan kadınların hikayesine göz atalım.
YUKİ ISHİKAWA: BENİM AYAKLARIM,BENİM İŞİM
Yarı zamanlı bir cenaze görevlisi olan Yumi Ishikawa sadece bir tweet ile ülke çapında bir protesto başlattı. Sorun: Cenaze salonundaki kıyafet kuralı, onun 5 inç topuklu ayakkabı giymesini gerektiriyordu, ancak Ishikawa isyan etti. 2 inç topuklu ayakkabılar giydi ve kımıldayamadı.
Ishikawa’nın tweet’i #KuToo hareketini başlattı.
#KuToo, ayakkabı (kutsu) ve acı (kutsuu) için Japonca kelimelerin bir oyunudur. Haziran ayında 30.000’den fazla kişi tarafından imzalanan bir dilekçeyi Japonya Çalışma Bakanlığı’na gönderdi. Dilekçede, işverenlere, eli temkinli davranmalarına son vermeleri ve topuklarla ilgili beklentilerini düşürmeleri çağrısında bulunuluyor.
Çalışma bakanlığı, Ekim ayında, “güç tacizi” veya “güç hara” olarak bilinen işyeri tacizine karşı yönergeler hazırladı, ancak işverenlerin kadın çalışanların nasıl giyinmesi gerektiğini dikte etmesi konusunu ele alamadı.
Aktris ve aktivist Ishikawa Salı günü düzenlediği basın toplantısında, “Bunun hiçbir şey olmadığını düşünebilirsiniz, ancak gerçek şu ki, bu kurallar yüzünden bazı insanların hayatı değişti” dedi.
“İnsanlar topuklu ayakkabı giyerek kendilerine zarar veriyorlar… ve bu insanların hepsi kadın. Aynı işlerde çalışıyorsak, aynı koşullarda çalışma hakkımız var” dedi.
Adını Japonca’da “ayakkabı” ve “acı” kelimelerinden alan hareket, sosyal medyada kadınların topuklu ayakkabı giymeye zorlanmasıyla ilgili viral bir haykırışa dönüştü. Bugüne kadar 31.000’den fazla kişi buna karşı çevrimiçi bir dilekçe imzaladı.
O zamanlar bir kabine bakanı, işyerinde kıyafet yönetmeliği beklentilerinin “gerekli ve uygun” olduğunu söyledi, ancak o zamandan beri bazıları, kadınların işyerinde gözlük yerine kontrakt lens takmaya zorlandığına dair raporların cinsiyet eşitliği kurallarını ihlal ettiği şeklinde yorum yaptı.
Japonya’da ki hükümetin kadınlar hakkında söylediği sözler daha öncesinde de gündem olmuştu. Bekar kadınların hükümete yük olduğunu dile getiren yetkililerden bir umuda sahip olmadıklarını söyleyen Japon kadınlar bu cevaba da şaşırmamışlardı.
Ishikawa, “Cinsiyet tacizine ve ayrımcılığa karşı bir yasa çıkarmanın ne kadar zor olabileceği de defalarca söylendi” dedi. Ancak, “Bunun acil bir sorun olduğuna inanıyorum” dedi.
Talep, geçici bir işçi olan Nicola Thorp’un yüksek topuklu bir ret için ücretsiz olarak eve gönderilmesinden sonra, İngiltere’de yüksek topuklu ayakkabılarla ilgili işyeri gerekliliklerinin yasaklanması için bir dilekçe imzalayan 150.000 kişininkine benziyordu. Yıl? 2016. Kanun? değişmedi.
Ne yazık ki kadınlara iş yerinde yapılan ayrımcılıklar ve eşitlikten uzak kurallar bütünü sadece Japonya’ya ait değil. Ünlü Cannes Film festivalinde de aynı açıklaması yapılamayacak kadar saçma bir kural olduğu açıklanmıştı.
Cannes Film Festivali yönetimi 2015’te Todd Haynes’in Carol filminde topuklu ayakkabı giymeyen kadınları salona almamış, bu durumu protesto eden oyuncu Julia Roberts, kırmızı halıda çıplak ayakla yürümüştü.
Ishikawa kitabında “[Kadınların] sinirlenmesine izin verilmedi” diye yazıyor. “Öfkemizi dile getirirsek ‘histeri’ gibi sözlerle bastırılırdık ve böyle konuşsak popüler olmayacağımız, sesimizi duyurmayacağımız söylendi.”
“Gerçekten akışa gidiyorum ve Twitter’da konuşmaya devam edeceğim. Söylemek istediğim, sadece bir kampanyaya bakıp onu bir fenomen olarak görmeyin. Herkesin bunun neden olduğunu düşünmesini istiyorum.”
Yuki Ishikawa’nın ve tüm kadınların toplumsal ve sosyal eşitliği için savaşmasını, mücadele etmesini tüm kalbimle destekliyorum. Sizlerin sesi olmak ve hikayenizi anlatmak benim için bir onurdur.
Diğer yazılarımızı okumak için tıklayınız.