Yugoslavya’nın Dağılışına Giden Yol
Yugoslavya, birçok farklı milletin bir arada yaşadığı birleşik bir devletti. Yugoslavya’nın kelime anlamı “Güney Slav Ülkesi” idi. Birbirinden farklı dilleri konuşan ancak kökeni Slav olan milletlerin federatif olarak birleştiği bir sistem idi. Ancak bu birleşmeyi devam ettirmek zor bir işti. Zira aynı dili konuşmayan bu milletlerin, elbet bir gün ayrılmak istemesi kaçınılmaz bir durumdu. Yugoslavya, içerisinde Sloven, Hırvat, Boşnak, Sırp, Arnavut, Karadağlı ve Makedon unsurları barındırmaktaydı. İkinci Dünya Savaşı sırasında bu unsurları işgalci Nazi güçlerine karşı örgütleyen Josip Broz Tito, savaşın ardından kurulan ülkenin de lideri oldu. O ne Batı ne de Doğu bloklarına dâhil olmadı. Ancak her iki bloktan da destekler gördü. Balkanların en güçlü ordu sistemlerine sahip oldu. Tüm bunlar Tito hayattayken sürdü. Ancak Tito’nun 1980’de ölümünün ardından işler pek iyi gitmedi.
Tito’nun ölümünden sonra halkın komünizm karşıtı gösterileri ortamı iyice germişti. Federasyona bağlı cumhuriyetler, ekonomik ve siyasi alanlarda kendi kararlarını almaya başladılar. Onlar, Yugoslavya’nın merkezini teşkil eden Sırplara hizmet etmek istemiyorlardı. Zira Slovenya ve Hırvatistan’ın özellikle turizm alanında elde ettikleri kazanç merkezi gücünü artırma çabaları içinde olan Sırplara büyük maddi destek oluyordu. Nitekim bu duruma karşı önce Slovenler ardından Hırvatlar 25 Haziran 1991’de kendilerince gerekli tepkiyi gösterdiler. Kendi kazançlarını Sırplarla paylaşmak istemeyen Slovenya Parlamentosu Yugoslavya’dan ayrılık kararı verdi. Onları Hırvatistan Parlamentosu izledi ve Sırplara ağır bir darbe vurulmuş oldu. Aynı yıl Makedonya ise barışçıl bir şekilde Yugoslavya’dan ayrıldığını ilân etti.
Yugoslavya Dağılıyor
Tüm bu gelişmelerin ardından çoğunluğu Sırplardan müteşekkil olan Yugoslavya ordusu, Slovenya ve Hırvatistan üzerine hareket etti. Ziyadesiyle kanlı çatışmalar meydana geldi. Slovenya ve Hırvatistan’ın yanı sıra Bosna ve Kosova da Yugoslavya’dan ayrılmak istiyordu. Ancak Bosna ve Kosova’nın işi o kadar kolay olmayacaktı. Zira Bosna, Boşnak, Hırvat ve Sırp unsurları içinde barındıran bir bölge idi. Yugoslavya zamanında Sırplar ve Hırvatlar, Bosna’da ikâmet etmeye başlamışlardı. Bundan ötürü Bosnalı Hırvat ve Boşnaklar ile Sırplar arasında kanlı çatışmalar meydana geldi. Bu kanlı çatışmaların yanı sıra Sırpların Boşnaklara karşı işledikleri katliamları da atlamamak gerek. Özellikle de Srebrenitsa’da yaşanan katliamın izleri hâlen taze. Bosna 1992’de bağımsızlığını ilân etmiş, savaş ise 1995’te sona ermişti.
Bosna’nın bağımsızlığının kabûlü ile birlikte Artık Yugoslavya resmen dağılmış oldu. Hırvatistan, Slovenya, Bosna-Hersek, Sırbistan ve Makedonya olmak üzere yeni bağımsız devletler ortaya çıktı. Ancak Kosova ve Karadağ hâlen Sırbistan sınırları içinde idi. Kosovalılar 1991’den beridir çetin bir bağımsızlık mücadelesi vermekteydi. Kosova’nın Sırp merkezi yönetimine karşı mücadelesi çoğunlukla politik ve kültürel mânâda ilerliyordu. Sırplar, Arnavutların kan dökmekten geri durmasına rağmen onları kıymaktaydı. En nihayetinde Arnavutlardan bir aile artık buna daha fazla dayanamadı ve silahlı direnişe geçti. Diğer Arnavutlar da onların çevresinde birleştiler. Böylece UÇK (Ushtria Çlirimtare e Kosoves) yani Kosova Kurtuluş Ordusu örgütünü teşkil ettiler. 1993’te temelleri atılan UÇK, 1997’den itibaren Sırplara karşı silahlı mücadele içine girdi.
Kosova, Sırplar tarafından tanınmadığı için ülkenin adı 2006 yılına kadar Sırbistan-Karadağ olarak kabul edilmekteydi. Karadağlılar 2006 yılında yapılan plebisit ile birlikte Sırbistan’dan ayrılma kararı aldı ve böylelikle Sırbistan tümüyle yalnız kaldı. Arnavutluk üzerinden gerekli desteği ve tedariği temin eden UÇK’nın mücadelesi ise 2008’e kadar sürdü. 2008’de Kosova bağımsızlığını ilân etti ve Avrupa ülkeleri tarafından kabul gördü. Günümüzde hâlen Sırbistan tarafından özerk statüsü devam etse de bağımsız bir devlet statüsünde dış ilişkiler sürdürmektedir.
Diğer tarih yazılarımızı okumak için tıklayınız.