
UNUTULMAYAN KAHRAMAN GEMİ / KURTULUŞ GEMİSİ
Kendisi muhtaçken komşusunu düşünen Anadolu’nun paylaşmaktaki arzusuna en önemli örneklerden biri de İkinci Dünya savaşı sürecinde Yunanistan’da yaşanan kıtlık, açlık ve ölümler nedeniyle Türkiye’nin yaptığı yardımlardır.

Alman yetkililer, şehirde gezilmesine izin verdi; ama resim çekilmesi yasaktı. Türk yetkililer, katı denetime rağmen, Yunan halkının çektiği sefaleti ve açlığı, gizlice fotoğraflamayı başardı. Daha sonra, dünyaca ünlü LIFE dergisi, fotoğrafları yayınladı. ABD ve Kanada kamuoyu ayağa kalktı; bütün dünya, Yunanistan’ın yaşadığı büyük dramdan haberdar oldu.
Geçmişte Türkiye-Yunanistan savaşında yaşanan her türlü acıya rağmen, savaşın sonuna kadar yardım çabalarını sürdüren ve Yunanistan’a yardım eli uzatan tek ülke Türkiye olmuştur.
Yunanistan’ın Anadolu topraklarına yaşattığı facianın üzerinden sadece 17 yıl geçmişken, Türklere yaşattığını bu kez kendisi yaşamaktadır.
Türkiye 2. Dünya Savaşı’nın dışında kalmış olsa da Türk halkının yaşam şartlarının yerinde olduğunu da söyleyemeyiz.
Tarımda çalışabilecek nüfusun büyük bölümü savaşın başlarında askere alınmış, yiyecek stokları, olası bir savaş ihtimaline karşı, orduyu beslemek üzere ayrılmıştı.
Buna rağmen Türk halkı, komşu ülkede yaşanan büyük açlığı anlatan haberleri dikkatle takip ediyor, bir an önce bir şeyler yapmak istiyordu.
Savaş ekonomisinin ve her an savaşa hazır anlamda ekonomik yaptırımlar ülkenin her köşesinde hissediliyor olmasında rağmen büyük bir yardım seferberliği başlatılmış ve gerekli sağlık, gıda malzemeleri acılı Yunan halkında ulaştırılmıştır.

Bir yetimhanede 317 çocuktan 300’ünün yetersiz beslenme nedeniyle, sadece Atina’da 120.000 kişinin açlıktan, yetersiz beslenme ve salgından, son iki ay içerisinde yeni doğan on çocuktan dokuzunun hayatını kaybettiği belirtilmiştir.
Planlı ve organize bir şekilde ”açlıkla yola getirme” düşüncesi Naziler tarafından Yunanistan’a uygulanmıştır. Nüfusunun %65’i tarımla geçinen ülkede henüz savaşın ayak sesleri duyulduğunda bile açlık tehlikesi başlamıştı.
Şehirlerde günde ortalama 3000 kişi ölürken, bu duruma bütün dünya seyirci kalmıştır.
Savaş döneminde Atina’da bulunan The Times muhabiri sokaklarda açlıkta bayılan insanlar olduğunu ve Yunanistan’ın açlık tehdidine karşı İngiltere ve ABD’nin önlem alması ve yardımda bulunması için elçiliklere yalvardıklarını da belirtmiştir.
Uluslararası Kızılhaç tarafından başlatılan yardım faaliyetleri başkent Ankara olarak planlanmıştır. Yardımlar Türk Kızılay’ının himayeleri sayesinde gemilerle Yunanistan’a götürülmüştür.

Yunan tarihçi Margiritis, “Kurtuluş, Şubat 1942’ye kadar Yunanistan’ın en zor dönemlerinde yaptığı seferlerle Yunan halkı için umudun sembolü oldu. O battıktan sonra da Türkiye’den gemiler geldi ancak bütün o gemilerin adı Kurtuluş olarak kaldı. Şöyle deniliyordu, (Evet bugün açsınız ancak yarın Kurtuluş gelecek)” dedi.
O zamanlarda savaş, Türkiye’nin kapısını çalmak üzereydi. Türk Hükümeti, başta İstanbul, pek çok şehirde sıkıyönetim ilân etti; Trakya’daki askerî birlikler takviye etti: Ekipman, ağır silâhlar ve ek personel gönderdi. Hükümet kararıyla ülkede temel ihtiyaç maddeleri karneye bağlandı.
Millî Şef İsmet İnönü engin savaş tecrübesine sahip kurmay subaydı. Ne yapacağını, nasıl davranacağını bilirdi.
Adolf Hitler, İnönü’ye bir mektup gönderdi. Alman kuvvetlerinin Türk sınırının 60 kilometre gerisine yerleşeceğini bildirdi. Türkiye’ye saldırması söz konusu değildi. Nitekim 18 Haziran 1941’de Türkiye-Almanya Saldırmazlık Antlaşması imzalandı.
Gönderdiğimiz gemiler Yunanistan’a ulaştığında limanda ki Alman askerlerinin düşmanca bakışlarıyla karşılaştıklarını anlatan Yunan halkı, bir yandan ”Evet, sizlere inat yaşayacağız.” diyerek de ihtiyaçlarına kavuşuyordu.
Nazi Almanyası yardımlarımızı konusunda herhangi bir şey yapmadı. Bunun nedeni Almanya ile yapılan antlaşma olduğu düşünülüyor.

Kurtuluş gemisi ve Kızılay sancağıyla 6 sefer yapmıştır. Bu sefer sırasında 12.677 ton gıda, çok sayıda yardım malzemesi, ayrıca kışlık giyecek ve kömür Yunan halkına ulaştırılmıştır. Atina Belediye Başkanı Angelos, Anadolu halkının karşılıksız ve çıkardığı yardımlara için derin teşekkürlerini sunar.
“Tarihte belki de hiçbir vapur, onun kadar umutla beklenmemiş, onun kadar sevinçle karşılanmamıştı… Hiçbir vapur, tek bir yolcu taşımadığı halde binlercesini ölümden kurtarmamıştı… Tarihte belki de hiçbir vapur, onun kadar çok sevilmemişti… Ve yine hiçbir vapur, derinliklerde onun kadar kolay unutulmamıştı…”
Türkiye, Kurtuluş Gemisi’yle Yunanistan’a Yardıma Başladı
Kampanyanın resmi yürütücüsü Kızılay’dı.
Gemi, 13 Ekim 1941 günü, saat 15.00 sularında İstanbul’dan yola çıktı. Varış yeri Yunanistan’ın Pire şehriydi. Yardım kampanyasında toplanan tonlarca yiyecek, giyecek, ilaç ve gerekli malzeme dikkatle yüklenmişti.
Rotası çok tehlikeliydi. Ege’de başıboş binlerce mayın ve gemi avlamaya hazır denizaltı vardı. Dışişleri Bakanlığı; Alman, İngiliz, İtalyan ve Yunan hükümetleri ile gerekli yazışmaları yazıp, Kurtuluş için onay almıştı.
Umut gemisinin izleyeceği rota bütün taraflarca bilinir olmuştu. Kızılay tarafından oluşturulan ve başkanlığını Feridun Demokan’ın yaptığı bir heyet de gemideydi.

Gemi, kazasız bir yolculuğun ardından, iki gün sonra Pire Limanı’na ulaşmayı başardı. Limandaki manzara görülmeye değerdi: İnsanlar sevinç içindeydi ve gözyaşlarını tutamıyordu. Yardım dağıtımını Kızılhaç üstlendi. İhtiyaç sahipleri için listeler hazırlanmıştı. Dağıtımda listelere sadık kalındı. Alman ve İtalyan askerler, Kızılhaç görevlilerine refakat etti. Kızılay heyetine ve Türk görevlilere son derece nazik davrandılar.
Kurtuluş’un mürettebatı şahit olduğu iç burkan acı manzara karşısında kendi kumanyalarını da Pire’deki muhtaç halka bağışladı.
Türk basının yardım yapılması konusundaki çağrıları ve Amerika’nın tepkileri karşılık bulmuş, sonunda İngiltere uyguladığı ambargoyu kaldırmıştı. Kurtuluş’un ilk getirdiği haberler sonrasında çıkan gazetelere göz gezdirdiğimizde, Vatan gazetesinin başlığı dikkat çekiyordu ; “Azrail maskesini atmış, Yunan halkını pervasızca biçiyor…”
Kurtuluş, Şubat 1942’ye kadar 4 başarılı sefer daha gerçekleştirdi. Pire Limanına yaklaşık 8 bin ton gıda maddesi ulaştırmayı başardı.
Kurtuluş gemisi 21 Şubat 1942’de çıktığı 6. seferinde hedefine ulaşamadı. Marmara Denizi’nde tipi fırtınasına yakalandı; Domuz Burnu denilen mıntıkada kayalıklara bindirdi. Tonlarca gıda, ihtiyaç maddesi ve ilaç azgın dalgaların etkisiyle sulara gömüldü; gemi de kurtarılamadı. Mürettebattan can kaybı olmadı.

Kurtuluş’un kötü kaderi, Kızılay yetkililerini korkutmadı. Yardım faaliyeti Dumlupınar, Aksu, Güneysu, Tunç ve Konya gibi yük gemileriyle sürdürüldü.
Yunan Kızılhaçı’nın kayıtlarına göre de Kızılay’ın yardımları ile 700 bin civarındaki savaş mağduruna sıcak yemek verilebilmiştir. Savaş’ın getirdiği yıkım ve acıları hatırlamak adına tarihimizde unutulmaya yüz tutmuş nice insanlık dersleri vardır.
2. Dünya Savaşı’nın bitiminden sonra Yunanistan’ın Pire şehrinde bir caddeye Kurtuluş adı konuldu. İstanbul’da Şişli’nin Tatavla semtinde oturan Rum asıllı Türk vatandaşları, mahallelerine Kurtuluş adının verilmesini istedi. İstanbul Valiliği nezdinde çeşitli girişimlerde bulundular ve semtin adı Kurtuluş oldu.
Araştırmacılar çalışmalarını derinleştirdiğinde, döneme ait resmi kayıtların büyük bölümünün imha edildiğini, yardım çalışmalarını organize eden Kızılay’ın arşivlerinde dahi Kurtuluş’a ait belge bulunmadığını tespit etmişler.
Türk Kızılay’ın resmi kayıtlarına göre, – o günün rakamlarıyla… – Yunanistan’a yapılan insani yardımların toplamı 75 milyon Türk Lirasıydı. Yunanistan Kızılhaç’ın resmi kayıtlarına göreyse, Kızılay’ın katkılarıyla 700/800 bin dolayında savaş mağduruna sıcak yemek çıkarılabilmişti/sunulabilmişti.
İnsanlık vazifemizi tüm içtenliğimizle yerine getirdiğimiz o zamandan bu zaman çok şey değişti. Belki bizim insanlığımız değil fakat bizi kara gün dostu ilan eden Yunanistan değişti.
Türkiye-Yunanistan ilişkisini ele alacağımız yazıyla görüşmek üzere…
Diğer yazılarımızı okumak için tıklayınız.