Türk Futbolu
Türkiye’de futbol 1900’ler den belli belki de daha öncesinde oynanan ve o zamanlardan yapılanmaya başladı. Birçok ülkede daha önce başlasa da ülkemiz bundan çok geri kalmış sayılmaz çünkü ülkemizin köklü kulüpleri Beşiktaş Galatasaray ve Fenerbahçe 1900’lerin başlarında futbol serüvenlerine giriş yapmış ve günümüze kadar faaliyetlerine devam etmişlerdir.
Tarihleri 100 yılı aşkın süreye ulaşmış üç kulübümüz günümüzde yoğunluğu futbola verse de futbol dışı dallarda da faaliyet göstererek de tam bir spor kulübü olmayı başarmış durumdalar. Türkiye de ilk kurulan spor külü olma özelliği taşıyan Beşiktaş ilk olarak 1903 yılında resmen jimnastik kulübü olarak hayatına başladı BJK kısaltmasında ki “j” de buradan gelmektedir. Onu ise Galatasaray takip etti ve 1905 yılında direkt olarak futbol kulübü olarak hayatına başladı. Galatasaray kulübü kurucu üyeleri içerisinde yer alan bazı kişiler oradan ayrılarak kurdukları Fenerbahçe ile ezeli bir rekabetin ve geçmiş dönemlerde daha çok örnekleri ile karşılaşa bildiğimiz dostluğun temelini attılar.
Günümüzde tüm kulüplerimiz ve hatta federasyonumuz bile genellikle bir birleri ile çatışma içesinde bulunuyorlar. Saha içerisinde ki rekabetin yanı sıra saha dışında da tartışmalar ve kalem kavgası ile sürekli olarak sportif başarıya odaklanmaktan uzaklaşmaktalar.
Ülkemize futbolda en büyük Avrupa başarısını hiç tartışmasız Galatasaray getirmiştir. 2000 yılında alınan UEFA kupasının üzerine çıkabilen sportif bir başarı henüz kazandırılamadı aksine kulüplerimiz gerek yapılan yönetim hataları yüzünden gerekse hatalar yüzünden günden güne artan borçları sebebi ile doğru yatırımları yapamayarak Avrupa kulüpleri ile aralarında ki makas farkını koruyamadı ve geriye gitmeyi sürdürdü.
Bugün Avrupa’da birçok kulübün en büyük gelir kalemini oluşturan alt yapı oyuncuları yetiştikleri kulüplerden daha büyük ekonomilere sahip Avrupa kulüplerine giderek kariyerlerini sürdürüyorlar ve yetiştikleri kulüplerin önemli gelirler elde etmelerini sağlıyorlar. Türk futbolunda ise bu durum acı verici derecede sorunlu çünkü Türk kulüplerinin son yıllarda altyapılarından çıkardıkları oyuncu sayıları bir elin parmaklarını geçmeyecek kadar az.
Ülkemizin köklü kulüplerinin yakın geçmişte izlediği transfer politikası kariyerlerinin sonlarına yaklaşmış yıldız futbolcu transferi ve yabancı kısıtlamaları yüzünden yerli futbolculara verilen uçuk bonservis rakamları ile maaşlar borç yükünün katlanmasına en büyük sebeplerden.
Türk futbolu içinden çıkılmaz bir bataklığı andırırken yapılanma kurtarma adına yapılan bütün çalışmalar sonuç vermezken hatırı sayılır futbol otoritelerince açıklanan görüşler yapılan çoğu çalışmanın futbolumuzu ileriye taşımaktan ziyade daha da içinden çıkılmaz bir hal almasına sebebiyet veriyor. Son dönemlerde kaldırılan yabancı futbolcu sınırı ile Türk futbolculara verilen bonservisler azaldı Türkiye’de uçuk maaşlar alabilecek Türk futbolcular Avrupa kulüplerine transfer oldu bazıları başarılı olurken bazıları beklentilerin altında kaldı. Tüm bu güzel gelişmelerin ardından bir şeylerin düzelmeye başlaya bileceği düşünülürken yeniden yabancı kuralında değişiklik yapan Türkiye futbol federasyonu (TFF) gelişme var düşüncesinin hâkim olduğu futbol dünyasına yeni kural ile geriye gidiş düşüncesini geri getirdi. Yeni kural 8+3 yani 8 yabancı sahadayken 3 Türk oyuncuda sahada olmak zorunda ve takımlar kadrolarında 14 yabancı futbolcu barındıra bilir.
Kısacası sözün özü Türk futbolu bir çocuğun oyuncağı gibi oyuncağına oyuncaklarına duyduğu heves gibi sürekli değişim göstererek yönetilmekte. İstikrar, gelişim, kararlılık, sabır ve inanç gibi kavramlardan değerlerden yoksun bir şekilde günden güne gerileyerek yoluna devam etmekte. Gönül isterdi ki sportif başarıdan güzel hikâyelerden bahsedelim…
Diğer yazılarımızı okumak için tıklayınız.