Türkiye Tarihinde Katliamlar ve Yağmalar
Türkiye, kurulduğu günden bu yana farklı zamanlarda sosyal ayaklanmalarla karşı karşıya kalmıştır. Kimi zaman devlet güçleri bu ayaklanmaları bertaraf edebilmişse de bazı durumlarda bunu başaramamıştır. Bu yazımızda Türkiye tarihinin siyasi dönüm noktaları olan bazı olayları aktaracağız.
6-7 Eylül Olayları
Kıbrıs Türklerinin mevcut vaziyetleri Türkiye kamuoyunda endişe ile takip edilmekteydi. Bu endişenin yanı sıra belirli bir grup insan nefret ve öfke ile olayları izliyordu. Önce İstanbul’daki Rumların, Kıbrıs’taki Rum ENOSİS çetelerine destek gönderdiği iddiaları ortaya çıkarıldı. Bunun üzerine bir de Mustafa Kemal Atatürk’ün Selânik’de doğduğu evin bombalandığı haberleri yayıldı. Bu haberlerin doğruluğu sorgulanmıyor, herkes sanki dolduğu yerden taşmasını istiyordu.
İşte bu atmosfer içerisinde 6 Eylül günü saat 19 civarında Rum ve Yahudi azınlığın, evlerine, iş yerlerine ve ibadethânelerine saldırı hareketi başladı. Arada bazı Türk esnafın da zarar gördüğü bu olaylar bir yağma hareketi boyutuna ulaştı. 7 Eylül sabahına kadar süren yağma ve saldırılar sonucunda azınlıklara ait dükkânlar, evler ve ibadethâneler kullanılamaz hâle geldi. 10-15 civarı insan öldü. Resmi rakamlara göre 60 olarak belirlenen tecavüz vakasının aslında 400’e yakın olduğu iddia edilmektedir. Sonraları bu yağma hareketine katılanların çoğunlukla taşradan gelmiş kişiler olduğu da saptanmıştır. Hâlen bu olayın asıl sorumlularının kim olduğu tespit edilememiştir. Ancak 27 Mayıs 1960 Darbesi sonrasında meseleden Demokrat Parti sorumlu tutulmuştur.
Maraş Katliamı
Maraş, 1978 yılında sağ ve sol örgütlerin sıkça karşı karşıya geldiği bir bölge idi. Demografik açıdan kozmopolit bir yapıda idi. Kentte, Alevî, Sünnî, Türk ve Kürt gruplar bulunmaktaydı. Zaman içerisinde bu gruplar sağ ve sol yapılanmalarda yer edindiler. 19 Aralık 1978 tarihinde Maraş’taki Çiçek Sineması’nda bir film yayınlandı. “Güneş Ne Zaman Doğacak” adlı bu sinema filmi Kırım Türklerinin mücadelesini ele almaktaydı. Bu nedenle sağ grupların ilgiyle tâkip ettiği ve kendi mitingleri hâline getirdiği bir film olmuştu.
Filmin gösteriminin sona erdiği saat 21 sularında sinema salonuna bir ses bombası patladı. Bu ses bombası bir kişiyi hafif yaralamıştı. Ancak bu bombanın asıl etkisi bir gün sonra görülecekti. Şehirdeki sağ gruplar bu bombayı sol grupların attığını öne sürerek Alevîlerin yoğunlukta olduğu mahallelerin birinde, bir kahvehaneyi bombaladılar. Olayda bir Alevî Dedesi öldü. Tüm bunların yanı sıra Alevîlerin suları zehirledikleri, camiilere saldırdıkları iddiaları peyda oldu. Asıl olaylar ise 21 Aralık’da sol görüşlü oldukları bilinen iki öğretmenin sokak ortasında vurulması ile patlak verdi. Ertesi gün Cenazeleri sol gruplarca büyük bir gövde gösterisi hâline geldi. Sağ gruplar cenaze namazlarının kılınmasına karşı çıkınca ortalık karıştı.
Emniyet güçleri sağ gruplara karşı koyamadı. Artık Maraş’ta anarşi hüküm sürmekteydi. Kentteki Alevî mahalleleri abluka altına alındı. Sağcı militanlar “cihat” ettikleri iddiasıyla kadınlar ve çocuklar dahil olmak üzere çok sayıda insanı katlettiler. Resmi verilere göre 150 kadar Alevî öldürülmüş, 176’sı yaralanmıştı. Bunun dışında 200’ün üzerinde ev yakıldı ve 100’ün üzerinde iş yeri yağmalandı. Bu olayın ardından Maraş’ın yanı sıra birçok Güneydoğu şehrinde sıkıyönetim ilân edildi. Bu olayla birlikte artık Türkiye siyasal İslâm tehlikesini iyice tanıdı.
Çorum Katliamı
Tıpkı Maraş’taki katliamda olduğu gibi Çorum’da da Alevî-Sünnî çekişmesi ön plandayıdı. Ancak bu sefer Maraş’ta yaşanan olaylardan ders çıkaran Alevîler hazırlıksız yakalanmadılar. Buradaki manzara bir iç savaş görüntüsündeydi. Çünkü Alevîler, silahlandılar ve kendi mahallelerinin etrafını barikatlarla kapadılar. Olaylar 29 Mayıs 1980’de yine sağ grupların iddiaları üzerine başladı. Alevîlerin camiilere saldırdıkları ve sulara zehir karıştırdıkları iddiaları üzerine sağ militanlar Alevî mahallelerine uzun namlulu silahlarla saldırmaya başladılar. Alevîler de kendilerini silâhlı bir şekilde savundular. Şehrin dışarı ile bağlantısı yoktu. Elektrik hatlarına zarar verilmiş hattâ çıkarılan yangınların söndürülmemesi için itfaiye hortumları bile koparılmıştı. Şehirde büyük bir nefret harbi yaşanmaktaydı.
Şehirdeki olayları durdurmak için çevre illerden askerî gruplar şehre intikâl ettiler. Ancak Alevî halk orduya güvenmiyordu. Onların da kendilerine karşı bir saldırıya girişecekleri düşüncesinde idiler. Şehirde sükûnetin sağlanması için barikatların kaldırılması gerekliydi. Bu sırada şehre gelen orduların başınaki komutana sağcı milletvekillerinden vahşice bir öneri sundu. Öyle ki ordu oradaki tüm Alevîleri katlederse bu iş biterdi. Bu ortamda ordu bir şekilde müzakere ile olayları yatıştırmayı başardı. Ancak olaylar sona erdiğinde geride 57 ölü ve yüzlerce yaralı kaldı. Çorum da tıpkı Maraş gibi sıkıyönetim bölgesi hâline geldi. Nitekim bu olaylar birkaç ay sonra gerçekleşecek olan askerî darbenin önemli sebeplerinden biriydi.
Madımak Katliamı
90’lı senelerin siyasî kargaşasının en önemli unsurlarından biri de Madımak Oteli’nin yakılması olayıdır. 2 Temmuz 1993 tarihinde, Sivas’ta Pir Sultan Abdal şenlikleri vardı. Bu nedenle çoğunluğu Alevî birçok ozan, yazar ve düşünür Sivas’a gitmişti. Bu aydınlar zümresinin içinde bir isim vardı ki bu olayların fitili hâline gelmişti. Aziz Nesin’in dine karşı bakış açısının yanı sıra Salman Rüşdi’nin “Şeytan Ayetleri” adlı eserini Türkçeye çevirmiş olması büyük tepkilere yol açmıştı. Sivas’ın yerel gazetelerinde “Müslüman mahallesinde salyangoz satıyorlar” gibi kışkırtıcı manşetler atılmaktaydı. Yaz tatili olmasına karşın Sivas’taki öğrenci yurtları doluydu. Şehir dışından birçok insan “Hicret Koşusu” adlı etkinlik için atlet sıfatıyla Sivas’a gelmişti. O zaman pek şüpheli görünmese de aslında bir katliam hazırlığı yapılmaktaydı.
Cuma namazından çıkan cemaatin yanı sıra şehirde olay çıkarmak için örgütlenen failler bir araya geldiler. “Şeytan Aziz, Kahrolsun Laiklik, Müslüman Türkiye ve Yaşasın Şeriat” gibi sloganlar atarak yürümeye başladılar. Önce yeni dikilen Pir Sultan Abdal heykelini yıktılar, ardından kültür merkezinde Arif Sağ’ın dinletisine saldırdılar. Daha sonra Aziz Nesin’in Madımak Oteli’nde olduğu söylentisi dilden dile yayılmıştı. Bu öfkeli kalabalık yönünü oraya çevirdi. Madımak Oteli önünde toplanan kalabalığı dağıtmak için polis herhangi bir müdahalede bulunmadı. Kalabalık önce sloganlar atıyor, tepki gösteriyor gibi görünse de işin rengi değişmeye başladı. Sivas valisinin emriyle ordu olay yerine intikâl etti ancak onlar da bir şey yapmadılar. Sonunda kalabalığın içinden bir kişi oteli kundakladı. Çıkan yangında 33 konuk, 2 otel görevlisi ve 2 saldırgan yaşamını yitirdi.
En önemlisi orada can veren kişiler arasında nice ozanlar, yazarlar ve düşünürler vardı. Bu utanç hadisesinin failleri hiçbir zaman ortaya çıkmadı, çıkarılmadı. Devlet, göz göre göre bu insanların ölmesine izin vermişti. En basit protestolara bile müdahale eden polis bu olayda havaya ateş dahi açmamıştı.
Diğer Tarih yazılarımız için buraya tıklayınız.