
Su İyesi, Sirenlerin aksine yumuşak başlı olarak tasvir edilir. Türk, Tatar ve Altay mitolojisinde suyun koruyucu ruhudur
Tanrılar ve Tanrıçalar 11: Su İyesi
Eski Türk inançlarında, yer gibi su da kutsaldır. Bu kavramın içine bütün ırmaklar, göller, coşkun akan bütün sular ve pınarlar da dahil edilmektedir. Türkler suyu, kuvvet ve bereket kaynağı olarak kabul ettikleri gibi, koruyucu ve cezalandırıcı Tanrı olarak da saymaktadırlar. “Tanrı, Türk’ün yeri ve suyu sahipsiz kalmasın diye”, kağanları Türk milletinin üzerine getirip koyar.
Vazifesini iyi yapmayan veya isyan edenleri ise suların cezalandırdığı düşünülür. Bu bakımdan yerdeki sular, Türklerin sadece dinlerinde değil, devlet anlayış ve inanışlarında da büyük öneme sahiptir. Bereket sağlama özelliği ile hayat kaynakları içinde yer aldığına inanılan su, çok sık söylenmese de yeryüzü gibi ana olarak kabul edilmektedir. Bununla birlikte, yağmur şeklinde içinden geldiği Gök’e bağlı bulunmaktadır (Bkz. A. İnan).
Türk Şamanlığı üzerine çalışmalarını yürüten Fuzuli Bayat, Türk yaratılış mitinde kozmosun sudan türediğini söylemiştir. Başka bir deyişle yaratılışın başlangıç nüvesi sudur.
Bütün canlılar da sudan yaratılmıştır. O halde su yaratılışın temel noktası olduğundan mitolojik şuurda önemli bir konum üstlenmiş durumdadır. Su, başlangıç madde olduğu gibi eskatolojik mitte de dünyanın sonunu getiren unsur olarak görülür. Kozmik bilgide tufan olarak nitelenen dünyanın su ile kaplanması ezoterik bilgilere göre yaşlanmış dünyanın sonunun ve buna paralel olarak yeni oluşumunun da ilk unsurunun su olacağını ekler.
Diğer yandan Şaman ayinlerinde akarsu isimlerinin sık sık kullanıldığı vurgulanmıştır. Yenisey, Abakan, Kem, Tam ırmaklarının kullanıldığı söylenir. Bu isimlerin ilahilerde geçmesinin en büyük nedeni suyun bir ruhu olduğuna inanılmasıdır.
Aslında su yalnızca eski Tür inanışında kendine yer bulmaz. Suyun önemi Yunan Mitolojisi, Mısır Mitolojisi, Aztekler ve Romalılarda da kendini göstermiştir. Eski inanışların gelip dayandığı nokta en nihayetinde maddelerdir ve su her kültürde kendine kadim bir yer edinmiştir.
Doğada gördükleri her maddeye ait bir ruh olduğu inancına sahip olan eski Türkler de Tanrılarını ve Tanrıçalarını bunlarla bağdaşlaştırmıştır. Duman Tanrısı Karlık Han, Irmak Tanrısı Yayık Han, Dağ Kağanı Dağ Han, Ay Kağanı Ay Han bunlardan yalnızca bazılarıdır.
Bunların yanı sıra, bedensel olarak tasvirinin bir benzerini Yunan mitolojisinde Siren olarak gördüğümüz ‘Su İyesi’ vardır. Su İyesi, Sirenlerin aksine yumuşak başlı olarak tasvir edilir. Türk, Tatar ve Altay mitolojisinde suyun koruyucu ruhudur. Su İyesi. Değişik Türk dillerinde Suv (Sub, Suğ, Sıv) İyesi / Eğesi / Ezi / Issı / İççisi olarak da bilinir. Moğollar Usan (Uhan) Ezen olarak adlandırırlar.
İnanışa göre her suyun, onun içinde yaşayan bir iyesi vardır. Batıdaki muadillerinin aksine insanlara asla zarar vermezler. Ak giysilere sahip oldukları ve yaşadıkları suları korudukları düşünülür. Yaşadıkları suyun derinliklerindeki büyük bir kayanın altında bulunan geçitten girilen kendilerine özgü bir sarayda yaşarlar.
Denizkızı gibi balık kuyrukludurlar ve mavimsi bir ten renkleri vardır. Etraflarında yüzen ve ışıldayan mavi renkli balıklarla tasvir edilirler. Bazı çizimlerde boynuzlu olarak da betimlenmiştir. Su Sonası/Sunası olarak bilinen yarı balık yarı kız olan bir canlının taş üzerinde oturduğunu görülür.
Tatar mitolojisinde Su Atası, Su İyesi ve Su Anası bazen tek bir varlığa verilen çeşitli isimler olarak görünür. Fakat aralarındaki en önemli fark, Su İyesinin sadece belli bir su kaynağına bağlı olmasıdır.
Tarih boyunca yaşamın kaynağı olarak benimsenen su, her inançta kendine bir yer bulmuştur. Kimi zaman bir Tanrıçanın merhametini gösterir ve doğa ananın en masum çocuğudur, kimi zaman da kıyameti getirerek tüm yer yüzüne hükmetmeyi bekleyen bir düşman…
Kaynaklar
A. İnan; Tarihte ve Bugün Şamanizm, Materyaller ve Araştırmalar, Türk Tarih Kurumu Yay. Ankara 1986
Diğer kültür sanat yazılarımızı incelemek için tıklayınız.