Taha Hüseyin (1889-1973)
Mısır’ın modernleşmesinde, daha doğrusu Mısır’ın içerisinde bulunduğu buhranlı dönemde karşımıza birçok fikir akımı çıkmış ve bu fikir akımlarının temelinde ise Mısır’ın mevcut İngiliz sömürgesi altındaki durumundan kurtarma fikri yatmaktaydı. Hemen akabinde ise; Arap milliyetçiliği, bölgecilik ve İslamcılık gibi fikir akımları doğmuştur. Bu akımlardan biri olan bölgesel milliyetçilik akımı içerisinde karşımıza çıkan Taha Hüseyin ise oldukça önemli bir karakterdir. Kendisi düşünür eleştirmen ve aynı zamanda eleştirmendir.
“Taha Hüseyin; Mısır’ın Minye bölgesindeki Megaga köyünde doğdu. On üç çocuklu bir ailenin yedinci çocuğudur. Küçük yaşta görme duygusunu kaybetmiştir. Dokuz yaşına geldiğinde hafızlığını tamamlamıştır. 1902 yılında Ezher’e girmiş ve orada ilk ve orta öğretimini almıştır. Muhammed Abduh’un dersleri ve öğretilerinden oldukça etkilenmiştir. Edebiyat derslerini bir reformcu olan Seyyid el-Mersafi’den almak istemesi ve edebiyata yönelmesi bazı hocalarının tepkisine yol açtı ve ve mezuniyet sınavlarında başarısız kabul edildi. Daha sonrasında ise 1910 yılında Mısır Üniversitesi’nin (Kahire Üniversitesi) Edebiyat fakültesine kaydoldu. Burada Ignazio Guidi, Carlo Alfonso Nallino gibi isimlerin derslerine girdi. 1914 yılında Mısır Üniversitesinin ilk mezunu olarak Târîḫu Ebi’l-ʿAlâʾ el-Maʿarrî adlı teziyle doktora ünvanını aldı. Ve bu tez Ẕikrâ Ebi’l-ʿAlâʾ el-Maʿarrî adıyla basıldı.”
Eğitimini çok aralamadan aynı yıl içerisinde Tarih alanında uzmanlaşmak amacıyla Mısır üniversitesi aracılığıyla Paris’e gönderildi. Fakat daha sonrasında üniversitedeki mali kriz neden ile geri çağırıldı. Geri Mısır’a döndüğünde birkaç arkadaşı ile es-Süfûr gazetesini çıkardılar.
“Bu yılın sonlarında Montpellier’de tanıştığı, hem eşi (1917) hem gören gözü olacak Susanne Bresseau ile birlikte Paris’e geri döndü ve orada Sorbonne Üniversitesinin edebiyat fakültesine kaydoldu. 1917’de Tarih bölümü’nde lisans eğitimini, ertesini sene Emile Durkheim ve Paule Cassanova’nın danışmanlığında hazılardığı Etude analytique et critique de la philosophie sociale d’Ibn Khaldoun başlıklı tezi ile doktorasını tamamladı.”
Tarih alanında ki araştırmalarına ara vermeden 1919 yılında Roma tarihini konu alan bir tez daha yayınladı. 1919 yılında Mısır’a geri döndü. Mısır’a geri döndüğü zaman Mısır üniversitesinde Eski Yunan ve Roma Tarihi alanındaki ilk profesör olarak tayin edildi. 1925 yılına gelindiğinde ise Arap Edebiyatı Bölümü başkanı oldu.
Bu dönemde yayınlanan eserleri ve politik eserleri tepki çektiği için 1928 senesinde Edebiyat Fakültesi dekanlığına getirilmiş ve yine aynı tepkilerden ötürü bu görevinden istifa etmek zorunda kalmıştır. 1930 yıllında ise bulunduğu üniversitede ilk Mısır’lı dekan olarak tekrar tayin edilmiş aradan daha çok uzun bir zaman geçmeden yine politik olarak yazdığı yazıların tepki çekmesiyle iki sene sonra görevden alınmıştır.
“Bu dönemde Muhammed Hüseyin Heykel’in sahip olduğu es-Siyase ile Vefd Partisi’nin yayın organı Kevkebü’ş Şark gazetesinde makaleler yazdı. Bir süre sonra Vadi gazetesini satın aldı ve üniversiteye geri dönünceye kadar bu gazeteyi çıkardı. 1934’te Üniversiteye alındı. 1936-39 yılları arasında Edebiyat Fakültesi dekanlığı yaptı. 1939, 1942 yılları arasında Eğitim Bakanlığı kültür genel murakıbı ve bakanlık sanat danışmanı sıfatıyla çalıştı. 1942- 1944 yılları arasında İskenderiye üniversitesinin ilk rektörü oldu. 1944’te yaş haddinden emekli oldu. Taha Hüseyin kariyerinin en yüksek dönemini 1950 yılında Eğitim Bakanlığında yaşarken bu görevi sadece 2 sene devam ettirebildi. 1963 senesinde Ahmet Lutfi es-Seyyid’in ölümü üzerine 1940 yılından beri faal üye olarak çalıştığı Mecma ‘ u’l-lugati’l- ‘Arabiyye’nin başkanlığına seçildi ve hayatının sonuna kadar bu görevi sürdürdü. 1973 yılının sonunda Kahire’de öldü.”
Fikri Kimliğin Oluşması ve Bölgesel Milliyetçilik; “Mısırcılılık”
Taha Hüseyin’in fikir kimliğinin oluştuğu dönem Mısır için oldukça karmaşık bir dönemdi. Çünkü onun doğduğu ve gençliğinin geçtiği dönemler Osmanlı Devleti’nin sona erdiği ve Araplara ait toprakların İngilizler ve Fransızlar tarafından sömürgeleştiği dönemleri kapsamaktaydı. Doğal olarak üniversitede okurken birçok düşünür ve dönemin fikir adamlarından ektilenmiş ve hayatını ona göre yönlendirmiştir. İslamsız bir Mısır düşlemeye başlar. Mısır milliyetçiliği kavramı doğar.
“Mısır milliyetçiliği kavramı aslında Mısır’a ve Mısır kültürüne özgü bir yaklaşımı ifade etmektedir. En genel anlamda Mısır milliyetçiliği aslında etnik kökene veya dine vurgu yapmaksızın vatanseverlik unsuru üzerine kurulmuştur.”
Taha Hüseyin’in içerisinde bulunduğu grup genel olarak geçmişten günümüze sahip olunan kültürel mirasa vurgu yapmış ve bu kültürel mirası vurgularken kronolojik olarak sıralamışlardır. Firavun, Yunan-Roma, Kıpti ve İslami dönemleri ele almışlardır. Ki zaten Taha Hüseyin Eski Roma üzerinde tarihsel çalışmalar yapmıştır.
“Böylece, firavunculuk doktrini Mısır toprak milliyetçiliğinin önemli sembolü olan ve zengin İslamiyet öncesi uygarlığını doğuran Nil nehrini yüceltti.”
Hiç şüphesiz ki Mısırlılık duygusunun temelinde Fransız ihtilalinin de izlerine rastlamaktayız.Taha Hüseyin yaptığı çalışmalarda Mısır’ın kimliğinden bahsederken onu İslami ve Arap geçmişi ile değil, batılı kültürel mirası ile ilişkilendirmiş ve bu düşünce üzerinde yoğunlaşmıştır.
“Taha Hüseyin ilk defa 1938 yılında yayınladığı ve bir çok dile tercüme edilen “Mısır’da Kültürün Geleceği” adlı kitabında bu konuya değinerek Mısır’ın asla Arap olmadığını ve batı kültürünün bir parçası olduğunu açıklayarak, tarihsel ve coğrafi gerçekleri ile Mısır’ın nasıl Avrupa kültürünün bir parçası olduğunu ispata uğraşmıştır.”
Diğer yazılarımızı okumak için tıklayınız.