İnsanoğlu tarih boyunca hep bir yerlere varmaya çalıştı. Önce tekeri icat etti uzun yollar aştı , daha sonra uçaklarla jetlerle kıtadan kıtaya dolaştı ve en sonunda uzaya gitmeyi başardı. Basit bir tabirle işin özündeki amaç tarih boyunca hep A noktasından B noktasına varmaya çalıştık. Peki hiç düşündünüz mü en uzak nereye gidebiliriz? Milyarlarca ışık yılı uzaklığındaki gezegenlere gitmemiz mümkün mü? Boyutlar arasında yolculuk yapabilir miyiz? Tüm bu soruların cevaplarına gelin beraber bakalım.
Solucan Deliği Teorisi
Size binlerce yıl uzaklıkta olan yerlere çok kısa bir süre içerisinde varacağınızı hayal edin. İnsanlık olarak ışık hızına ulaşamadığımızı varsayarsak bu hayal oldukça ütopiktir. Fakat solucan delikleri olarak adlandırılan geçitlerle bu hayali gerçekleştirmek mümkün. Peki solucan delikleri nedir ?Solucan delikleri aslında bizi A noktasından B noktasına götürecek kısa bir yol. Fakat bu A noktasıyla B noktası arasındaki uzaklık gerçek hayattakinden çok farklı. Bu uzaklık binlerce ışık yılı olabilirken bizi geçmişle gelecek arasında getirip götürecek bir mesafede olabilir. Peki bu solucan delikleri gerçek olabilir mi ? İnsanlar istediği yere istediği zamana ışınlanabilir mi?
Mükemmel bir portal olan solucan deliklerinin var olması aslında fizik ve matematiğe göre mümkün. Hatta solucan deliği fikri ilk olarak ünlü fizikçiler Nathan Rosen ve Albert Einstein tarafından ileri sürülmüştür. Uzay-zamanda iki farklı noktayı birbirine bağlayan ve teorik olarak kısa geçişler oluşturarak mesafe ve yolculuk süresini azaltabilen bu yolları, Einstein-Rosen ikilisi solucan delikleri olarak isimlendirdi. Solucan delikleri Einstein’ın Genel Görelilik Teorisi göre mümkündür. Ancak gerçekte var olup olmadıklarını şuana kadar tespit eden bir kanıt yoktur. Ama ola ki varlarsa, kendi üzerlerine çökmemeleri için yapılarının çok özel (egzotik) bir madde formuyla kaplı olması gerekir. Yoksa, teorik olarak mümkün olsalar da, sırf malzeme hatasından ötürü pratik olarak var olamazlar. Dolayısıyla bunun fiziğin oldukça spekülatif bir alanı olduğunun farkına varıyoruz.
Solucan delikleri iki ağız ve bu iki ağzı birbirine bağlayan bir boğazdan oluşur. Gerçek hayattan örnek verirsek iki noktayı birbirine bağlayan bir tünel gibi düşünün. Eğer ki solucan deliklerinin iki ağzı birbirinden farklı hareketlere sahipse ve farklı kütle çekim alanları dahilindeyse, Einstein‘ın Özel/Genel Görelilik Teorisi devreye girer ve tünelin iki ucunun senkronizasyonunun bozulmasına neden olur. İşte bu sebeple solucan deliğinin iki ucu, birbirinden farklı zamanlar içerisinde yer alır. Bu da zaman yolculuğunu mümkün kılabilir.
Her madde bu solucan deliklerinin içerisinden geçebilir mi ?
Tabi ki hayır. Solucan delikleri uzay zamanın bükülmesi sonucu oluştuğu için oldukça küçük ve kütlesel çekimden kaynaklı dalgalı bir yapıya sahiptir. Bu yüzden bu deliklerden geçecek olan maddelerin negatif bir yüke sahip olması gerekir. Bu negatif yük sayesinde solucan deliklerindeki dalgalanmalar düzeltilebilir aksi takdirde içinden geçen maddeyi yok edecektir. Ancak günümüz teknolojisi ile negatif yüklü bir madde (egzotik madde) elde etmek ve bu delikleri genişletmek imkansız.
Sonuç olarak oldukça dikkat çekici bir konu olan solucan deliklerinin varlığı henüz tespit edilemedi.
Tespit edilse bile günümüz teknolojisi ile bu solucan deliklerini kullanarak zamanda yolculuk yapmak veya evrenler arası geçiş yapmak mümkün görünmüyor. Fakat şunu unutmayalım ki zamanında taştan çömlek yapan insanoğlu bugün uzayda yolculuk yapabiliyor. Belki de yüzyıllar sonra bugüne gelip tüm bu teorilerin gerçekleştiğini duyurup, Interstellar’ı zaman yolculuğu yaparken izleyeceğiz.
YAREN AKTÜRK
Diğer yazılarımızı okumak için tıklayınız.