Çanakkale Savaşının seyrini değiştiren kahraman Seyit Onbaşının savaştan sonra ki hakkında merak edilen detaylar…
Seyit Onbaşı’ya Savaştan Sonra Ne Oldu?
Köyünde herkes Seyiti öldü diye bilmekteydi. Seyit Çanakkale den Havranda ki köyüne kadar 145 km 13 günde yayan yürür. Geldiğinde evine giremez. Çünkü 9 yılda belki karısı yeniden evlenmiş olabilir. Akşamdan geldiği evine sabaha kadar göz hapsine alır. Uzaktan izler sabah koyunları çıkarmak için gelen bir akrabası ile karşılaşır.:
Akrabası: “Sen kimsin” der.
“Ben Seyit’im”
Akrabası: “biz seni öldü biliyoruz.”
“işte sağ döndüm benim hanım evli mi?”
Akraba: “hayır evli değil” cevabını alır ve akrabası ekler” bir çocuğun var içeride çocuğu korkutursun ses vererek git haberleri olsun”
“tamam der. Ve gider kapıda eşinin ismini seslenir. 8 yaşındaki bir kız çocuğu kapıya gelir. “anne kapı da sakallı biri var korktum. ”diyerek annesini çağırır. Annesi kapıya gelir heyecanlı bir şekilde gözleri dolarak “korkma kızım o senin baban” der. Ve seyit onbaşı 9 yıl sonra kızıyla böyle tanışır.
O kız sonradan nene olduğunda torunlarına “baba deyip de bir müddet kucağına bile oturamazdım der.” Namı değer koca seyit Seyit Ali Çabuk ise tam adıdır.
Çanakkale de 276 kg top mermisini tek başına sırtlayıp İngiliz zırhlısı vuran kahraman.1889 da Balıkesir’in havran ilçesinde bulunan bir orman köyü olan manastır köyünde doğan seyit ali yörük çocuğudur. Mavi gözlü ufak tefektir. Gariban Anadolu köylüsüdür yani. Keçi güder arada kaçak odun kömür yapar satar. 1909 yılında askere gider 1912’de balkan savaşına katılır. 1914’de 1. Dünya savaşı başlayınca Çanakkale cephesinde topçu eri olarak bulunur.
Seyit Onbaşının Atatürk’ten son ricası
Koca Seyit köyüne döndükten sonra kimseye “harp anında ben top kaldırdım da savaşın seyrini değiştirdim.” Dememiş. Yıllarca saklamış. 11 yıl sonra Atatürk Havrana geliyor. Atatürk Havran Nahiye Müdürü’ne demiş ki “Seyit Onbaşı olacaktı benin onu görmem lazım.” Görecek ama Seyit Onbaşının hangi köyde olduğunu bilmediği için, ne biliyorum diyebilmiş, ne bilmiyorum diyebilmiş. Ertesi gün askerlik şubeden ismi öğreniliyor. Şube’den iki jandarma salınıyor. Sabah Edremit de yola çıkan jandarmalar atla ancak akşamüstü buraya gelebiliyor. Geliyorlar ama Koca Seyit köyde yine değil.
Dağa kömüre gitmiş. Akşama beklemişler. Koca Seyit akşam geç saatte evine yaklaşıyor bakıyor evin önünde iki jandarma. “Ah demiş. Bu gün dağdan kaçıra kaçıra iki çuval kömür getirdim ama burada da zabıt tutulacak. Kaçak ya. Asker demiş ki “Seyit. Kaçma”. “Kaçmıyorum ki asker ağa, suçum ne? Neden burada bekliyorsunuz?”. “Hayır. Suçun yok. Biz seni bekliyoruz” demişler. Askerler diyor ki “Seni Paşa çağırıyor” Koca Seyit o zaman demiş ki “hemen gidelim. Paşa nerede?”
Koca Seyit sanıyor ki Ankara’da. Demiş ki o “Paşanın yanına ben Ankara’ya nasıl giderim? Ayağımdaki çarık yırtık. Üstüm başım da Ankara’ya layık değil. Ankara’ya kadar tren param da yok ki. Gidemem.” “Hayır” demişler. “Paşa şu anda Havran’da seni bekliyor”. “O zaman hemen gidelim” diyor ve buradan devam edip Havrana iniyor. Gece varıyor. Nahiye Müdürü görüyor.
Bir bakıyor hal perişan. Onu paşanın yanına nasıl götürürüm. Hal perişan. Gece bir berber buluyor. Bir tıraş yaptırıyor. Sabah giderken kendi ceketini giydiriyor. Onun da kolları kısa geliyor. İki yakası bir araya gelmiyor. Ve öyle götürmüş. Varmış ve “Paşam hoş geldin” demiş. Paşa “Asıl Seyit sen hoş geldin. İki gündür seni bekliyorum. Neredeydin?”. Koca Seyit’in “Paşam dağda keçilerin yanındaydım. Haberini alınca hemen geldim. ”demiş. Paşa “Ne işle meşgulsün”
Koca Seyit “Çobancılık ile meşgulüm Paşam” demiş. Paşa “Seyit sen savaşın seyrini değiştirdin. O anda ne istiyorsun dedik. Çift tayin istiyorum dedin.” İki gün yemiş üçüncü gün geri iade etmiş. Paşa demiş “Sana maaş bağlayalım”. Koca Seyit “Hayır paşam. Biz o an görevimizi yaptık. Maaş için değil” demiş istememiş. Çay, kahve içmişler, ondan sonra kalkarken demiş
“PAŞAM SENDEN TEK RİCAM VAR”
“Paşam senden bir tek ricam olacak. Acaba nasıl görürsün.” Paşa; “Söyle ” diyor. Koca Seyit “Ben keçinin ardında meşe odunu topluyorum. Ondan kömür imal ediyorum. Havran ve Edremit de aşçılara gece kaçak satıyorum. Senin emrin ile o ormanda ormancılar önüme geçip baltamı almasa haydi haydi geçinirim.” Atatürk, bunun üzerine bu vatandaş bu işi serbest olarak yapsın. Yardımcı olun. Serbest olarak satsın.
Bir müddet hem yapmış, hem satmış. İkinci gelen nahiye müdürü kaderine terk ediyor. Arayıp sormuyor. Yine eski usul kaçak yapıyor. Ondan sonra bir zeytinyağı fabrikasında da hamallık yapıyor. Hamallık yaptığı yıl üşütmeden dolayı zatürre olup 50 yaşında vefat ediyor.
Diğer yazılarımızı okumak için tıklayınız.