Sabahattin Ali, Sırça Köşk, “Sırça Köşk” Masalı, “Çilli” ve “Bahtiyar Köpek” isimli öyküler…
Sevgili ve değerli okuyucularımız bugün Türk edebiyatı açısından önemli olan Sabahattin Ali’nin Sırça Köşk isimli öykü kitabından bahsedeceğiz. On yedi öyküden oluşan bu eser içerisinden kendimce önemli gördüklerimi ve düşüncelerimi sizlerle buluşturmak istedim. Keyifli okumalar.
Giriş
Sabahattin Ali Sırça Köşk isimli öykü kitabını 1947 yılında yayımlar. Eser “Portakal”, “Beyaz Bir Gemi”, “Katil Osman”, “Böbrek”, “Cıgara”, “Millet Uyuyor”, “Bahtiyar Köpek”, “Çilli”, “Dekolman”, “Hakkımızı Yedirmeyiz!”, “Cankurtaran”, “Çirkince”, “Kurtla Kuzu” öykülerinden oluşur. Buna ek olarak eserde Masallar başlığı adı altında “Bir Aşk Masalı”, “Devlerin Ölümü”, “Koyun Masalı” ve “Sırça Köşk” isimli masallar vardır. Eserde yer alan öykülerin genelinde halktan insanların anlatıldığını görürüz. “Halkı anlattığı eserlerinde halkın diline iner. Argo kullanımları en canlı diyaloglarla bizlere sunar” (Aydemir, 5). Geçim sıkıntısı çeken, yaşam ile sorunları olan, haksızlığa uğraşmış insanlar anlatılır. Fakat bu insanlar anlatılırken aşağılayıcı bir anlatım karşılaşılmaz. Sabahattin Ali kimi öykülerde şehir yaşantısı, kimi öyküler de kırsal bölgelerden bahseder. Arka mahalleler, barlar, Beyoğlu gibi mekanlardan bahseder. Halkı gözlemlemiştir ve gözlemlediklerini, bütün gerçeklikleriyle eserine yansıtmıştır. Bu yüzden gözlemci gerçekçi yazar olarak bilinmiştir. Özetle Sabahattin Ali öykülerinde gerçeklikleri yansıtırken, edebi dile, sanata bağlı kalarak bunları yapmıştır.
“Sırça Köşk” Masalı
Kitaba adını verilen “Sırça Köşk” masalı yayımlandıktan sonra, yasaklatılmıştır. Ali bu öyküde hiçbir işi olmayan, boş gezen üç arkadaştan bahseder. Bu üç arkadaş bir gün otururlarken, gördükleri bir şehre giderler ve oradaki masum halka “Nasıl? Sizin sırça köşkünüz yok mu?” (137) şeklinde aşağılarlar ve halkı kandırmaya başlarlar. Bunun üzerine bu üç arkadaş, halkın yardımı ile kendilerine sırça köşk yaparlar. İlerleyen zamanlarda üç arkadaş yavaş yavaş, köylülerin her şeyi almaya başlar. Bu üç arkadaş aslında dönemindeki bazı yöneticileri temsil etmektedir.
İlerleyen kısımlarda Sırça köşkteki insanlar bolluk içerisinde yaşarken, yavaş yavaş halk fakirleşir. Uzunca bu anlatı devam eder ama bir gün üç arkadaş, halka beyni, dili ve gözü olmayan bir hayvan başı verir. Burada aslında yöneticiler tarafından, halkın düşünmemeleri, konuşmamaları ve görmemeleri gerektiği ifade edilmiştir. Kısacası halkın yani köylünün üç maymunu oynaması istenilmiştir. Halk içerisinden sadece birisi çıkarak bu duruma itiraz eder ve “boynuzundan tuttuğu kelleyi fırlatıvermiş[tir]” (141). Bunun üzerine tüm halk, ondan etkilenerek ellerindekileri köşke fırlatırlar. Aslında tek bir cesur yürekli kişinin, önderliğinde kurulan düzen tamamen yok olur. Köşk birden yerle bir olur ve halk sırça köşk olmadan da yaşayabileceğini görür. Masal şu şekilde biter: “Sakın tepenize bir sırça köşk kurmayınız. Ama günün birisinde nasılsa böyle bir sırça köşk kurulursa, onun yıkılmaz, devrilmez bir şey olduğunu sanmayın” (141).
Birçok eserinde yer aldığı gibi masallarında da belirli bir düşünceyi, insanlara iletme fikri vardır ve gerçekleri yansıtmaktan vazgeçmemiştir. Tek farklılık Ramazan Korkmaz’a göre: “Sabahattin Ali’nin masal türüne ait sembol dilini kullanarak yeni bir hayat ve toplum hicvine girişmesidir” (304).
“Çilli”
Sırça Köşk isimli öykü kitabı içerisinde yer alan öykülerin genelinde kadın karakterinin ön planda olduğunu ya da güçlü bir şekilde anlatıldığını görmeyiz. Fakat “Çilli” isimli öyküde, güçlü bir kadın karakterinin çizildiğini görürüz. Bu kadının yaşamındaki zorluklar onu daha da güçlü yapar.
Bara giden öğretmen, orada eski bir öğrencisi ile karşılaşır. Öğretmenine hayatını anlatan karakter evlendiğini ve eşi tarafından şiddet gördüğü söyler. Bunun sonucunda da kadın evden kaçar. Geçimini sağlamak için barda çalışmaya başlar. Orada ortaokul arkadaşı karşılaşır ve onunla birlikte olur. Hamile kalır, adama söylediğinde adam çocuğu kabul etmez. Nigar tek başına çocuğunu dünyaya getirir ve parasını kazanmak için tekrardan o bara döner. Burada ne şartlarla olursa olsun, kendi ayakları üzerinde duran bir kadın karakteri çizilir. Bir erkeğin kanatları altına girmeden de yaşayabilen ve çocuğunu büyüten bir anne vardır. Anneliğin kutsallığına da dikkat çekilmiştir. Kadının bir amacı daha vardır. Çocuğunu büyütecek ve bir gün babasıyla karşılaşınca “Bak pezevenk, diyeceğim, doğmadı sandığın oğlun büyüdü, aslan gibi oldu. Ama seni bilmeyecek, sana baba demeyecek” (69) der. Burada kadının öfkesinin de anlatıldığını görürüz. Öfkelidir ama bir o kadar da güçlü. Bu gücü karşısında erkeğe de göstereceği günü beklemektedir.
“Bahtiyar Köpek”
Sabahattin Ali öykülerinin çoğunluğunda ezilen sınıfı yansıtırken, üst sınıfın yaşantısına da yer vermiştir. “Bahtiyar Köpek” isimli öyküde zengin birisinin köpeğinin bile, alt sınıfta yer alan bir insandan daha üstün olması anlatılmıştır. Bunun sonucunda da köpeğin, çoğu insandan daha iyi şartlarda yaşadığını görürüz. Bu çok acı bir durumdur. Köpek sadece ciğer yer. Buna ek köpeğe en ufak bir şey olduğunda veteriner gelir. Çiftleştirileceği zaman da soylu bir köpek aranır. Aslında her şeyin gösteriş olduğu, gülen insanların bile neden güldüğünü bilmezler. “Hele cümle âlem bu köpeğin ondan biri kadar rahata kavuşsun, bakın ben bir daha acı şeylerden söz açar mıyım!” (62) şeklinde öykü biter. Bir köpeğin karakter olarak seçilmesi ile çok fazla şey anlatılmıştır. Kitabın içerisinde yer alan “Cankurtaran” isimli öyküde ise hastanede doğum yapan Asiye’nin parasını ödeyemediği için doktor tarafından alıkoyulmuştur. Acımasız bir şekilde çocuğu ölür ve durumu kötü olan hastaneden çıkabilmek için temizlik yapar.
“Çilli” ve “Bahtiyar Köpek” isimli öykülerde zengin ile fakir arasındaki ayrım tüm gerçekliği ile gözler önündedir. Yoksul insanların çektiği zorluklar ile zenginin köpeğinin yaşadığı hayat zıtlık oluşturur. Toplumda var olan sınıfsal çatışma köpek karakteri ile bir kadın karakter arasında somutlaşır.
Sonuç
Sonuç olarak Sabahattin Ali’nin hayatı zorluklarla geçmiştir ve kendisinin anlaşılmadığını düşünmüştür. İlk başlarda milliyetçi görüşlere sahip insanların yanında yer almış ama Almanya’ya gittikten sonra düşünceleri tamamen değişmiştir. Dünya edebiyatı ile tanışmıştır ve hayata bakış açısı değişmiştir. Sosyalist düşünce tarzını benimsemiş ve eserlerine de sanatsal bir şekilde yansıtmıştır. Türk edebiyatında önemli isimlerinden Sabahattin Ali, toplumun yaşamında gözlemledikleri bütün gerçekleriyle öykülerine yansıtmıştır.
Kaynaklar
Ali, Sabahattin. Sırça Köşk. İstanbul: Yapı Kredi Yayınları, 2020.
Aydemir, Tuğçe. “Sabahattin Ali’nin “Değirmen” Adlı Hikâye Kitabı Söz Varlığı-İnceleme, Sözlük”. Yayımlanmış Yüksek Lisans Tezi. Kırklareli: Kırklareli Üniversitesi, 2020.
Korkmaz, Ramazan. “Sabahattin Ali -İnsan ve Eser-”. Yayımlanmış Doktora Tezi. Elazığ: Fırat Üniversitesi, 1991.
BEYZA NUR TEMİZÖZ
Diğer yazılarımızı okumak için tıklayınız.