
Deliler, Osmanlı akıncı birliğinden farklı olarak bir süvari birliği niteliğinde kurulmuştur. Onlar gerek cesaretleri gerekse kıyafetleri ile düşmana korku dostlarına da güven verirdi.
OSMANLI SÜVARİLERİ: DELİLER
Deliler birliğinin 15.yy sonlarında ve 16.yy’da ortaya çıktıkları bilinir. Ancak ilk ortaya çıkışları hakkında kesin bir bilgi yoktur. Deliler, Rumeli sınır boylarında ortaya çıkmışlardır. Bazı kaynaklarda 1444 Varna ve 1448 Kosova Muharebelerinde Ordu-yı Hümayun bünyesinde savaştıkları söylenmektedir.
Deliler başlarda bir bölük olarak beylerin çevresindeki muhafız birliğiyken, zamanla sayıları artmış ve mükemmel bir savaş unsuruna dönüşmüşlerdir. Deliler, Türk asıllı olabildikleri gibi, Slav, Boşnak, Arnavut, Hırvat ve Sırp gibi yerli halktan da olabiliyordu. Onlara deliler denmesinin nedeni gözükara savaşçılar olmalarından dolayıdır.
Tarih Sahnesine Çıkışları
Delilerin ortaya çıkmasının nedeni olarak Osmanlı’nın iç çekişmeleri, taht kavgaları ve Anadolu’da ortaya çıkan ayaklanmalar sonucunda çıkan kargaşalar gösterilir. Rumeli sınır beyleri bu tehlikelere karşı hazırlıksız yakalanmışlar ve bu durumları kontrol altına alabilmek için akıncılardan farklı olarak direk kendilerine bağlı hafif atlılardan oluşan süvari birlilerini çözüm olarak düşündüler. Böylelikle Deliler birliği ortaya çıkmıştır. Başlarda küçük birlikler olarak ortaya çıkan Deliler zamanla Osmanlı ordusunun korkutucu savaş birliği durumuna geldi.
Deliler genellikle Beylerbeyi, Bosna ve Semendire sancak beylerinin hizmetinde bulunurlar ve aylık maaşlarını beylerden alırlardı. Delilerin sadakatinden ve cesaretinden hiçbir zaman kuşku duyulmamıştır. Osmanlı Tarihi’nde sıkça rastlanan Yeniçeri ve diğer askerlerin başlattığı olayların hiçbirin de Deliler görülmemişti.
Barış zamanlarında sıradışı kıyafetleriyle sadrazamın düzenlediği divan alayının önünde gider, sadrazama yol açar ve herhangi bir süikaste karşı efendilerini korumakla görevliydiler. Savaş esnasında ordunun önünde giden Deliler, korkusuzca düşmanın iç noktasına girerlerdi. Düşmanın hatlarını bozmaya çalışarak, esir ele geçirirler böylelikle düşman hakkında bilgi edinirlerdi.
Deliler Ocağına Nasıl Alınır?
Deliler ocağına katılmak kolay değildi ve herkes katılamıyordu. İki temel koşul yerine getirilmeliydi; gösterişli ve korkutucu fizik yapısına sahip olunması, savaştan ve ölümden korkulmaması ve cesaretin kanıtlanması.
Bu koşulları yerine getiren ve eğitim aşamasını tamamlayan kişi bir törenle yemin edip, ocağa özel başlıklarını giyerek ocağa katılmış olurdu. Bayrak adıyla 60’şar kişilik küçük ocaklara ayrılırlardı. Başlarındaki kişiye “Delibaş” denirdi. Birkaç ocak bir delibaşın emrine verilirdi. Delilere katılan kişide ırk ve din unsuru aranmazdı.
Bu ocağa girmek isteyen genç “zobu” denilen ağalardan birine yetiştirilmek üzere verilir, burada ocağın adetlerini öğrenirdi. Bu eğitim tamamlanınca “ağa çırağı” olarak deftere geçirilirdi. Fakat verdiği sözü yerine getirmeyip, kurallara aykırı hareket eden kişi, başından kalpağı alınarak keçe külahı giydirilerek teşhir edilir ve ocaktan atılırdı.
Delileri diğer birliklerden ayıran en büyük özellik kıyafetleridir. Kıyafetleri, aslan, kaplan, sırtlan ve ayı gibi güçlü hayvanların kürklerinden yapılırdı. Zırh tarzı giysi giymezlerdi. Serhatlik adı verilen çizme ya da ayakkabı giyerlerdi. Deli kalpağı adı verilen kalpakları çizgili sırtlan, kar leoparı, samur ve pars benzeri vahşi hayvanların derisinden yapılır ve kalpakların üzerinde kartal kanadı veya tüyleri bulunurdu.
Diğer yazılarımızı okumak için tıklayınız.