ORTA ÇAĞ AVRUPASI’NDA BİR TIP OKULU: MONTPELLİER

  • Home
  • Tarih
  • ORTA ÇAĞ AVRUPASI’NDA BİR TIP OKULU: MONTPELLİER

Orta Çağ Avrupası’nda tıp eğitimi ve tıbbi çalışmalar öncelikle manastırlarda başlamıştır. Manastırlar hem tedavi etme hem de bilgi ve birikimini yeni nesillere aktarma hususunda önemli kurumlar olmuşlardır. Manastırların etkisiyle birlikte tıbbi çalışmalar yapan veya sadece tıp eğitimi veren üniversiteler açılmıştır. Geç Orta Çağlarda açılan bu üniversitelerin bir kısmı bünyelerine tıp fakülteleri ya da okullarını dâhil etmişlerdir. Bu okullardan biri de Fransa’daki Montpellier Tıp Okulu olmuştur.

ORTA ÇAĞ AVRUPASI’NDA BİR TIP OKULU: MONTPELLİER

Montpellier, Fransa’nın güneyinde, Akdeniz kıyısında yer alan bir ticaret şehridir. Bu şehir kuzeyde Merdanson, doğuda Lez ve batıda Mosson gibi üç nehrin çevrelediği Peyrou, Montpellier ve Montpelliéret gibi üç tepe üzerine kuruldu. X. Yüzyılda ıssız bir bölge olan Montpellier XII. Yüzyıla doğru şehirleşmiş ve bu yüzyılda üne kavuşmuştur. Aragon kralı 1204 yılında bu şehri İspanya ve İtalya arasında tüccarların, mimarların, avukatların ve doktorların mekânı olarak nitelendirmektedir.

 

Montpellier’nin isminin duyulmasında ve üne kavuşmasında ticaretin önemi büyüktür. Aslında Montpellier’deki ticarî yoğunluk, farklı milletlerle ve kültürlerle tanışmanın önünü açmış ve mal sirkülâsyonun yanında bilimsel sirkülâsyonu da getirmiştir. Bu sirkülasyon, genelde Lombardiya’dan tüccarlar, İspanya’dan Araplar, Müslüman olmuş Batılılar ve Hıristiyanlar arasındadır. Montpellier, bu dönemde dünyada sakin bir yaşama sahip şehirlerden bir tanesidir. Ticaret kendi çıkarları çerçevesinde farklı kültürleri bir araya getirmiştir. İbn Sina ve İbn Rüşd’ün öğrencileri Yunan geleneğiyle tamamen nüfuz etmiş olan İslam bilimini taşımışlardır.

 

Buradaki tıbbi gelişim kendiliğinden ortaya çıkmış, zamanla itibarı artmış ve Salerno Tıp Okulu etkisini kaybederken Montpellier ününü ve varlığını sağlıklı bir şekilde devam ettirmiştir. Bunun haricinde Montpellier’de kurulmuş olan üniversitenin ve onun bünyesindeki tıp okulunun da payları büyüktür. Üniversite terimini biz teknik olarak kullanmamıza rağmen Hastings Rashdall ve diğerleri burayı bir lonca, bir şirket ya da öğreticilerin bir araya geldiği topluluk olarak nitelendirmektedir.

Montpellier Tıp Okulu, Avrupa’da modern anlamda Salerno Tıp Okulu’ndan sonra kurulan okulların en önemlilerinden biridir. Yaptığı çalışmalarla ve yetiştirmiş olduğu bilim insanlarıyla adından bahsettirmeyi başarmıştır. Bologna, ilk kurulan üniversite olmasına rağmen Montpellier, tıp okuluna sahip ilk üniversitedir. Zaten tıp eğitimi başlamadan önce tam bir üniversite kimliğine kavuşan Montpellier, tıp okulu için önemli bir değişime uğramıştır.

XIII. yüzyılda, Montpellier bölgesi Aragon Krallığı’nın yönetimi altında iken kültürel olarak Barselona bölgesinin özeliklerini taşıyor ve bu bölgenin dili konuşuluyordu. Montpellier’de eski Müslüman İspanya’dan kalma Arap ve Yahudi nüfusu oldukça fazladır. Kozmopolit bir şehir olan Montpellier’deki tıp okulu, Bologna ve Paris’le birlikte Salerno’nun yerini almaya başlamıştır. Montpellier, Orta Çağ boyunca Salerno gibi evrensel bir merkez haline gelmiştir.

 

Montpellier’deki tıp eğitimine 1220 yılında resmiyet kazandıran tüzüğe 1239 ve 1240 yıllarında iki ilave tüzük daha eklenmiştir. Bu tüzükler 1220 yılındaki tüzüğü tamamlar niteliktedir. Başka bir şekilde ifade etmek gerekirse Papa IX. Gregory’nin 1239 senesindeki fermanı iki piskopos tarafından yapılan incelemeler sonucunda 1220 senesindeki tüzüğe onaylamaktan ibaretti. Bu tüzükler yoruma açık olduğundan dolayı birtakım istismarların ve yorum farklılıklarının olmasına sebebiyet vermiştir.

 

Montpellier okulunda denetim dini zümrenin elinde olmasına rağmen profesörler ders notlarını ve sınıfları bir rektörün himayesinde düzenlemekte özerktiler. Her hocanın kendi öğrencileri vardı ve öğrenci çekmekte de serbesttiler. İlk başlarda Montpellier bir işletme hocalar ise esnaf görünümündeydiler.

Montpellier Tıp Okulu’nda öğretim elemanlarıyla ilgili göze çarpan bir diğer husus ise okulun tüzükleri gereğince piskoposlar onaylamadıkça hiçbir kimsenin bu okulda ders vermesi mümkün değildi.

Ayrıca Öğrencilere tüzükler vasıtasıyla örgütlenme hakkı tanındı ve hem öğrencinin hem de öğreticinin hakları karşılıklı güvence altına alınmaya çalışıldı. Bir öğrenci ile öğretici arasında problemler çözülmeden öğrenci başka bir öğreticiyi seçemez ve başka bir öğretici de öğrenciyi kendi grubuna çekmek için propaganda yapamazdı. Her iki tarafın uyması gereken hususlar her yıl toplanan yüksek lisans öğrencilerine okunuyordu.

 

bu dönemde bu iki alanda Montpellier Üniversitesi’nde iki tane güzide hoca bulunmaktadır. Bunlardan tıp alanında isim yapmış olanı Villanovalı Arnald diğeri ise hukuk alanında üne kavuşmuş olan Guillaume Grimouard’dır. Papa V. Urban, bu okulda eğitim aldığı için papalığı esnasında Montpellier’i korumuştur. 1369 yılında onun memleketinin isminden sonra College de Mende olarak bilinen Collegedes Douze Médecins’i (12 Hekimler Koleji) kurmuştur. XIV. yüzyılın sonuna doğru Montpellier’de hukuk öğrencisi olan Papa V. Urban, on iki tıp öğrencisinin bütün ihtiyaçlarını karşılayan bir evi ve önemli bir geliri, kurmuş olduğu bu kolejle birlikte bağışlamıştır. Montpellier’deki bu uygulamayı Avrupa’da öğrencilere verilen bursun başlangıcı olarak nitelemek yanlış olmayacaktır.

 

Üniversitelerin gelişmesine Orta Çağ’da yaşanan “Din Savaşları” engel olmuş ve bu savaşlar üniversitelerin gelişmesini yavaşlatmıştır. Ayrıca Fransa’da muteber bir yer elde edebilmek adına Paris ile bir yarış içinde olmuştur. XII. yüzyılın sonunda Salisbury’deki Aziz John Üniversitesi’ndeki felsefe derslerinden şikâyetçi olan öğrenciler, tıp eğitimi için Salerno veya Montpellier’i seçmişlerdir.

Bu okulların tercih edilmesinin farklı sebepleri de vardır. Örneğin Avrupa’nın her yerinden hastaların yoğun bir şekilde Montpellier’e akın etmiş olması ve buraya yerleşen doktorların istekli gençleri yetiştirmek istemesi de bu nedenler arasında yer almıştır.

Öğrencilerin mezun olmalarında ustaların etkisi büyük olmasına rağmen son sözü piskoposlar söylemektedir. Örneğin 1289 tarihinde bir usta, öğrencinin mezun olmasını reddetmesi üzerine Maguelone Piskoposu tarafından hapsedilmiş ve sonrasında anlaşmaları üzerine serbest bırakılmıştır. Zaten Montpellier Tıp Okulu’nun yönetimi dini otoriteler tarafından yakından takip ve kontrol edilmiştir.

 

Orta Çağ boyunca Avrupa’da anatomi alanında kadavra sıkıntısı yaşanmıştır. Bunun nedeni zamanla papaların, din adamlarının dua ile geçirmeleri gereken vakitlerini, hastalarla ilgilenerek geçirdiklerini düşünmeleri 1130 ve 1131’de Clermont ve Reims’te toplanan konsiller vasıtasıyla tababetle ilgilenmelerini hoş görmeme ve yasaklamalarıdır. Buna rağmen din adamları gelen hastalara bakmaktan geri durmamışlar ve gerektiğinde de küçük cerrahi müdahalelerde de bulunmuşlardır.

 

Montpellier Tıp Okulu işleve geçtiği gayriresmî dönemden itibaren cerrahi ile ilgilenmiştir fakat bu cerrahi ilgi ve öğrenim uzun yıllar resmiyet kazanmamıştır. Hatta 1240 yılındaki düzenlemelerde cerrahlar öğretmenlik yapmaktan hariç tutulmuş ve ilk ameliyat öğretimi muhtemelen tatil zamanında yarı resmi öğretilmiştir. Montpellier’de asla cerrahi için bir diploma verilmemiştir. Görülüyor ki bu çalışmaları yapmak özellikle hekimlere yasaklanmıştır. Tıbbın meslek haline gelmesinde bir disiplin öğretilmesi ve cerrahi sınıflandırma kabul edilmiştir.

Ayrıca Batılı cerrahlar, anatomi alanında Galen’in öğretilerini takip etmişlerdir. Eskiden İskenderiye’nin sermayesi olan insan vücudunun doğrudan incelenmesi artık uygulanmadığından, Galen ve diğer anatomistler bilgileri başka yollardan aramak zorunda bırakılmışlardır.

Galen, anatomi alanı üzerindeki bilgilerini insan bedeninden ziyade hayvan bedenlerinde kazanmıştır. Hayvan bedenini incelemesi Galen’i özellikle iç organları tarifte hataya düşürmüştür. Galen’in hayvan bedenlerini kullanması da Avrupa’da insan bedeninin ilk başlarda anatomide kullanılmamasının bir diğer sebebini oluşturmaktadır.

 

Montpellier Tıp Okulu kurulduğu zamandan itibaren İslam biliminin, Müslüman bilim adamlarının ve onlardan bilhassa İbn Sina’nın ve Antik Yunan bilim adamlarından Hipokrat ve Galen’in etkisinde kalmıştır. Böylelikle Montpellier’de antik Yunan Tıbbı ve İslam Tıbbı bir arada kullanılmıştır. Bu kullanım tıbbi bilginin kapsamını ve miktarını da genişletmiştir. Aynı zamanda daha ustaca ve tecrübeli tıbbi bilgi de burada özendirilmiştir.

 

Montpellier Tıp Okulu’nda Hipokrat, İbn Sina, Galen, Arati gibi tıp alimlerinin bilgileri, Montpellier Tıp Okulu’ndaki müfredatta yer almıştır.

Buradan anladığımız kadarıyla, Montpellier’de dersler okutulurken, bilgisinden faydalandıkları insanları Müslüman, Hıristiyan, Yahudi diye ayırmamışlar, sadece eğitim odaklı düşünüp gelecek nesilleri daha ileriye götürmeye çalışmışlardır.

Montpellier’nin XIV. yüzyılın ilk yarısında zirveye çıkması çok uzun sürmemiş ve bu yüzyılın sonunda da düşüşe geçmiştir. Fakat bu düşüşün nedenleri belli değildir. Montpellier Bölgesinin Fransa’dan Aragon’a geçtiği bu zamanda vebadan dolayı şehrin nüfusunda büyük ölçüde azalma olmuştur.Sebebi ne olursa olsun Montpellier’nin bu noktadan sonra Bologna, Paris ve Avrupa’nın diğer üniversiteleri ile rekabet etmesi gittikçe güçleşmiştir.

 

Montpellier Üniversitesi (Günümüz)

 

Diğer yazılarımızı okumak için tıklayınız.

 

 

 

Like
Like Love Haha Wow Sad Angry
3
Tags:
0 0 votes
Article Rating
Subscribe
Bildir
guest
0 Yorum
Inline Feedbacks
View all comments