Friedrich Wilhelm Nietzsche, 15 Ekim 1844’te Prusya’da doğdu. Babası bir papazdı ve annesi de papaz ailesinden gelen bir kadındı. Bu sebeple çocukluğunda dindar bir kişiliğe ve düşünce yapısına sahipti. Elisabeth ve iki yaşında öle Joseph adında iki kardeşi vardı.
Nietzsche’nin babası beyin yumuşaması adı verilen bir hastalığa yakalandı ve ilk olarak görme yetisini yitirdi. Daha sonra ise yatağa mahkûm geçirdiği hayatına bir yıl sonra kaybetti. Babasını kaybetmesi ile çok üzülen Nietzsche zihnini kurcalayan: Babasının bu denli sevdiği Tanrı, onu neden büyük bir acıyla cezalandırmıştı? Sorusunu irdeler oldu. Bu sorunun onu ele geçirmesine izin vermemeye çalıştı. Babası gibi papaz olmak için gittiği okulda okuduğu kitaplarla inancının zayıfladığını görüp inancından şüphe etmeye başladı. Hiçbir dinin kendisini etkilemesine izin vermedi. ‘’Tanrı öldü’’ düşüncesine varıp hiçbir ayine katılmayarak artık kiliseye adım atmayacağının açıkladı. Tabi bu durum ailesiyle arasının açılmasına sebep oldu.
Kız kardeşine yazdığı mektupta: Huzur ve mutluluk aramak istiyorsa, inanması; hakikati istiyorsa, araştırması gerektiğini yazdı. Nietzsche artık kendini anlam arayışına adayacaktı. 24 yaşındayken Basel Üniversitesi’nde dilbilim profesörlüğüne başladı.
Müziğe çok düşkündü ve gençlik yıllarında geceler boyu piyano başında vakit geçirirdi. Öğrenci olduğu yıllarda tanıştığı Alman opera bestecisi Wagner onun hem ilham kaynağı hem de onun için bir takıntı haline gelmişti. Onun bir sanat dâhisi olduğunu düşünüyordu. Wagner’in bir konserine gitmti ve burada Avrupa’nın büyük ve iyi figürlerini görünce hayal kırklığına uğradı. Gözünde devasalaştırdığı sanatçının meğer kendi şanından zevk alan biri olduğunu görünce Wagner’i reddetti ve bu durum onun hayatının değişmesine yol açtı.
1979’da Basel Üniversitesi’ndeki görevinden istifa etti. Şiddetli baş ağrıları vardı ve sağlığına iyi gelecek yerleri aramaya başladı. Rahatsızlığından dolayı kitap yazmak yerine kısa süreli aforizmalarının kaleme aldı. 1881 yılında Sis Maria’ya yerleşti, burası onun ruhani eviydi.
Nietzsche’nin en büyük hayal kırıklığından biri ise aşık olduğu kadının evlenme teklifini reddetmesiydi. Zeki, güzel ve genç bir kadın olan Lou Salome hiçbir erkeğe bağlı kalma düşüncesinde değildi. Çok üzüldüğünü her şeyin daha da kötüye gittiği bu dönemde, birçok yazara ilham kaynağı olan ‘’Böyle Buyurdu Zerdüşt’’ eserini yazdı. Nietzsche bu kitabı beşinci İncil olarak adlandırmıştı.
1888 yılında yazdığı mektuplarda ve bu mektupların altına attığı imzalarda akli dengesini yitirdiği anlaşılıyordu. Bir süre akıl hastanesinde yattı. Daha sonra kız kardeşinin yanında son üç yılını geçirdi. Kız kardeşi, Nietzsche’nin yazılarının kendi düşünce ve anlayışlarına uydurarak derledi.
Üstinsan kavramı, Nazi ideolojisiyle benzeştirilmeye çalışılsa da Nietzsche’nin üstinsan kavramı, insanın kendini aşması ile ilgiliydi.
Müziğin Ruhundan Tragedyanın Doğuşu, Zamana Aykırı Düşünceler, İnsanca Pek İnsanca, Tan Kızıllığı, Böyle Söyledi Zerdüşt, İyinin ve Kötünün Ötesinde, Ahlakın Soykütüğü, Putların Alacakaranlığı, Ecce Home, Deccal ve Wagner Olayı kitaplarını kaleme alan Nietzsche, hayattayken fazla sayıda okuyucuya sahip olamayıp hatta bazı kitaplarını kendi bastırsa da kitapları hak ettiği değeri ölümünden sonra görmüştür.
Deha sahibi insan, en azından iki şeye daha sahip değilse, hiç çekilmez. Dünyayla barışık olmak, saflık.
NİETZSCHE
Kendi omuzuna tırman; başka türlü nasıl yükselebilirsin ki.
NİETZSCHE
Başarılı ??