NEDEN RÜYA GÖRÜRÜZ?

Bir rüyanın içinde yaşadığımız için mi rüya görürüz? Görebileceğimiz tek şey rüya mıdır? Bunun cevaplarını arayalım.

 

NEDEN RÜYA GÖRÜRÜZ?

 

Rüyâ kavramsal  ise; bir kimsenin uyku sırasında zihninden geçen hayal dizisine, kişinin uyku halinde gördüğü şeye ve uykuda bir şey görmesine denir.

 

 

 

Uykunun REM (Rapid eye movement=hızlı göz hareketi) evresi keşfedilince laboratuarlarda rüyâlar ve rüyâ görme üzerine araştırmalar yapıldı. Uzun zaman boyunca sadece uykunun REM evresi esnasında rüyâ görüldüğüne inanılıyordu.

Daha sonra yapılan çalışmalarda NREM’de (non rapid eye movement) de rüyâ görüldüğü anlaşıldı. Gece boyunca rüyâ görüyor olmamız önemli bir hipotez olarak kabul edilmiştir.

Rüyâda iken bütün hayallerimiz gerçekmiş gibi yaşanır ve hissedilir. Yapılan araştırmalar rüyânın uykuyu koruduğunu ve sağlıklı hale getirdiğini de ortaya koymuştur.

 

İnsanlar zaman zaman rüyâda gördükleri imgelerden etkilenerek düşünce ve hayal dünyalarını şekillendirirler. Rüyâda görülen imgeler zamanla unutulur ve farkında olmadan gerçek kültürel ve çevresel unsurlarla da birleşerek gerçek olaylar gibi algılanabilir. Nitekim hayaletlerin varlığına dair inançların sebebi, rüyâlardır.

 

Rüyâ, insanlar tarafından gelecekten haber veren bir olay olarak görülmeye çalışılmıştır. Bulunan ilk yazılı belgeler arasında rüyâ yorumlarına da rastlanmıştır.

Örneğin, eski Mısırlılarda gaybtan haber verme konusunda rüyâ yorumunun önemli bir yere sahip olduğunu görüyoruz. Âsurlular ve Mısırlılar, rüyâ yorumu konusunda diğer milletlerden daha ileri seviyedeydiler.

İbranîler arasında da rüyâ yorumlama büyük değer kazanmıştır. Fakat Monoteizmin yayılması ve İbranî-Hristiyan doktrininin ferde ahlaki sorumluluk yüklemesi rüyâ yorumlamalarına karşı kuvvetli bir reaksiyon uyandırmış ve rüyâlarda daha ziyade iman ile ilgili işaretler aranmasına yol açmıştır.

 

Freud’a göre rüyâ, nevrotik belirtiler gibi yasaklanmış istekler ile bu istekleri engelleyen güçler arasındaki bir uzlaşma sonucu ortaya çıkar.

 

Freud’un teorisine göre, bütün davranışlar, jestler, rüyâlar özel sebeplere dayanmaktadırlar. İnsanın iç dünyası ve yaşayışı ile ilgilidir. İnsan ne kadar gayret ederse etsin içinde olup bitenleri saklayamaz, gizleyemez. Çünkü insanın dış yüzü, iç yüzünün izlerini taşır.

Görüldüğü gibi burada Freud, büyük Alman Filozofu Nictzsche’nin düşüncelerini paylaşmaktadır. Nictzsche, iç dünyanın dinamik bir mahiyet taşıdığını söylüyordu. Freud da içgüdülerin sürekli olarak faaliyette bulunduklarını kabul etmektedir.

 

Diğer yazılarımızı okumak için tıklayınız.

Like
Like Love Haha Wow Sad Angry
Tags:
0 0 votes
Article Rating
Subscribe
Bildir
guest
0 Yorum
Inline Feedbacks
View all comments