Nefertiti, Mısır kraliçesi, Mısır Firavunu IV. Amenhotep’in eşi, Firavun Tutankhamun’un kayınvalidesidir. Adının kelime anlamı “güzellik geliyor” ya da “güzelden gelen” anlamındadır. Nefertiti Mısır’ın en güçlü kadınlarından biriydi. Çünkü Nefertiti kocası Akhenaton, yani firavunla aynı düzeyde bulunuyordu.
NEFERTİTİ MISIR KRALİÇESİ
Aslında onun hikayesi oldukça hüzünlü. Ölümünden binlerce yıl sonra bile güzelliği konuşulan bu kraliçenin milattan önce 1300 ila 1330 yılları arasında yaşadığı belirtiliyor. Tam olarak nereden geldiği ve kökeni tam olarak bilinmemekte birlikte bu konuyla alakalı çeşitli söylemler vardır. Adı; “güzellik geliyor”, “güzel olan” ya da “güzelden gelen” anlamlarına geliyor. Kimi kaynaklarda Nefertiti’nin asıl adı’nın Tadukhepa olduğu, ünlü güzelliğinden dolayı Nefertiti ismiyle anıldığı ifade ediliyor.
O zamanlar firavunların üç nesilden beri dost ülkelerle ilişkilerini güçlendirmek adına ülkedeki prensesleri kendine eş olarak alma alışkanlıkları oldukları birçok tarihi yazıda rastlayabiliriz. Mitante de bu dost ülkelerden biri oluyordu ve bu ülkenin kralının güzelliği dilden dile dolaşmış olan bir kızı vardı. Tadukhepa sadece güzelliği ile değil ellerinin şifa dağıtmasıyla da destan olmuştu.
Mezopotamya ile Kafkaslar arasında bulunan Mitanni de bu dost ülkelerden biriydi. Kralın da güzel bir kızı vardı, elleri şifa dağıtan farklı bir kız. Akhenaton’un babası firavun III. Amonhotep hastaydı ve Mitanni Kralı da tedavi amacıyla güzel kızı Tadupika’yı Mısır’a yolladı.
Tadupika, firavunu tüm dertlerinden kurtarması için tanrıça İştar heykelciğini de yanına alarak 15 yaşında geliyor Mısır’a. İşte o zamanlar Mısır dilinde “güzel geldi” anlamında, Nefertiti diye anıldı ve tarihe de öyle geçti.
Kesin olan tek şey onun Akhenaton ile evlendiği ve firavun üzerinde büyük bir etkiye sahip olarak onun yanında hatta bir rivayete göre ondan sonra da hüküm sürdüğü… Ne gariptir ki genç yaşlarda evlendirilen bu çift, hiç de küçük düşünmüyorlar ve belki de gelecekteki dinlerin de temelini atarak güneşin simgelediği ve tüm insanların eşit yaşama haklarına sahip olduğu tek tanrılı bir dinin temellerini atıyorlar.
Mısır’ın Kadını
Büyük bir aşk yaşayan Nefertiti ve firavun Akhenaton atom dinini yaymaya çalışmış ve bu süreçte kocasının yanında olmuştur. Oldukça güçlü olan bu kraliçe mısır tarihinde dini açıdan köklü değişiklikler yaratmıştı. Çoklu tanrılı anlayışı olan mısır halkını ikna etmiş olup onları tek tanrı inancına yöneltmiştir. Bu dinin esası ise birçok tanrıya inanmak yerine sadece güneş tanrısına inanmak ve tapmaktı.
Bu dinsel değişikliklerden dolayı papaz ve diğer din adamlarının halk üzerinde ki etkileri azalmış ardından bu din adamları ve papaz firavun ve kraliçeye düşmanlık beslemeye başlamışlardı.
Firavun ise bu düşmanlığı fark etmiş ve eski tapınakların hepsini yıktırarak yeni bir başkent inşa ettirmişti. Bu tek tanrılı din olayının Nefertiti yüzünden ortaya çıktığını ve bundan dolayı tanrılar tarafından cezalandırılacağını dile getiren din adamları ve papaz Nefertiti’nin başına gelen üzücü durumda bu tanrıları kızdırdığından dolayı olduğunu söylemişlerdi.
Nefertiti’yi tanıyan herkes bilirdi ki onun 6 çocuğu olmasına rağmen hiç erkek çocuğu olmamıştı ve bu sebepten dolayı Nefertiti firavun Akhenaton varis verememişti.
Her ne kadar Nefertiti’ye aşkı dillere destan olsa da bir varis olması sebebiyle ikinci bir eş alarak bir erkek çocuğu sahibi olmuştu. Hatta 6 kız çocuğundan 5 tanesi salgın hastalıklardan dolayı hayatını kaybetmiş.
Nefertiti salgından dolayı ölen 5 kız çocuğunun isimleri de doğum zamanları ise de bu şekilde tarihe geçmiştir;
- Meritaten: 4. evlilik yılında (MÖ 1348).
- Meketaten: 3. evlilik yılında (MÖ 1347).
- Neferneferuaten Tasherit: 6. evlilik yılında (MÖ 1344).
- Neferneferure: 9. evlilik yılında (MÖ 1341).
- Setepenre: 11. evlilik yılında (MÖ 1339)
Nefertiti, yasadığı dönemin en güçlü kadınlarından biriydi. Özellikle de Mısır’da. Çünkü Nefertiti, kocası Akhenaton yani firavunla aynı düzeyde bulunuyordu. Hatta firavunun uygulaması gereken cezaları ya da yapması gereken işleri yapabilme yetkisi vardı. Bu durumdan halk ve din adamları hiç memnun değildi; çünkü bu Mısır’da alışkın olunan bir uygulama değildi.
Tahtta çok uzun süre kalamadıklarından dolayı bu memnuniyetsizlik uzun sürmedi. Akhenaton, saraya yayılan salgın bir hastalıktan (!) öldü. İtalya’daki Mumya Enstitüsü’nün yöneticisi profesör Albert Zink, Tutankamon’un annesi ve babasının kardeş olduğunu, akraba evliliği sonucu doğan Tutankamon’un zayıf bir bedene sahip olduğunu ve sıtma sebebiyle yaşamını yitirdiğini düşünse de, kesin sebebin ne olduğunu hala bilinmiyor. Nefertiti de bir süre tahtta kaldı ve öldü.
Kraliçe Nefertiti o dönemin en güçlü kadınlarından biriydi. Kocası firavun Akhenaton’la aynı eşit haklara sahipti bazı kararları kocasının yerine verebiliyordu. Bir kraliçenin firavunla aynı yetkiye sahip olması mısırda alışılmış bir durum değildi.
Bundan Halk ve din adamları rahatsızdı. Çok tanrılı dinden Tek tanrılı dine geçişte eşine verdiği destek yüzünden düşmanları artmıştı. Akhenaton bu dini reformu başaramamıştı ama yine de Akhenaton dünyanın ilk tek tanrılı dine inanan insanı olarak anılır.
Nefertiti’nin ünlü büstünü 1912’de Alman bir arkeolog keşfetmişti.
Nefertiti , yaşadığı devirden yaklaşık 3000 yıl sonra Rönesans çağında modelinin eserine en iyi yansımasını sağlayan Leonardo da Vinci, ”La Jaconde” adlı eserinde Nefertiti büstünde olan ifadeye yakın bir ifadeye ulaşmıştır ama bu eser bir tablo olduğu için heykelden daha kolay ifade edilmektedir hem La Joconde (Mona Lisa) hem de Nefertiti de aynı esrarengiz tebessüm ve yüzdeki mahzun, elemli ifadeler göze çarpar ama Nefertiti hem zaman hem de heykel olması açısından daha üstündür.
Bir kraliçenin yaşadığı ıstırap ve sahip olduğu gizli dertlerin bir sanat eserine ustalıkla yansıtılmasıyla oluşan Nefertiti olayı hafızalarda soru işaretleri hem derin düşünceler bırakıyor ve bu efsanevi hikaye gizemini koruyarak bin yıllar öncesini bizlere anımsatıyor demek ki insanın kendi içinde yaşadığı dertler ve onun dışa yansıması insan hayatındaki sırlardan biri ve bu örnekle de somutlaşıyor…
Bugün daha önce Kahire’den Berlin’e getirilen Nefertiti büstü hala zamana karşı direnmekte ve özelliklerini korumaktadır.
Diğer yazılarımızı okumak için tıklayınız.