KAVRAMSAL AÇIDAN “FEODALİTE” TERİMİ

  • Home
  • Tarih
  • KAVRAMSAL AÇIDAN “FEODALİTE” TERİMİ
feodalite

Feodalite terimini her ne kadar Ortaçağ Avrupası’nın, dönemin şartları gereğince oluşturduğu yönetim sistemi olarak bilsek te durum o kadar da basit değildir. Kavram tarihsel süreç içerisinde birçok anlam ve fikir ayrılıklarının merkezinde bulunmuştur. Bu yazımızda Feodalite teriminin kavramsal olarak geçirdiği evreleri tarihçilerin analizleri ile açıklamaya çalışacağız…

Feodalite Kavramının Doğuşuna Doğru Bir Yolculuk

“Feodalite” kavramının tarihine baktığımızda çoğunlukla Latince ve Germence’den izler bulmaktayız. Hangisinin daha ağır bastığı konusu ise köken tartışmalarının temelini oluşturmaktadır. Genel varsayım ise, geç dönem Latincesindeki “feodum” ya da “feudum” terimleri ile ilişkili olduğu yönünde. Bununda Germence kökenli “fief” kavramından doğduğu düşünülmektedir.

feodalite

“Feodalite” terimi her ne kadar bize Ortaçağ Avrupası’nı hatırlatsa da, en geç XVII. yüzyıla kadar varlığından kimsenin haberi yoktu. Ortaçağ’da varlığından kimsenin haberi olmadığı “Feodalizm” terimi XVII. ve XVIII. yüzyıldan sonra kullanılmaya başlanmıştır. Feodalite terimi anlam olarak Feudum’la ilgili derebeylik hakları için kullanılmıştır. Feudum; Ortaçağ kaynaklı bir kelimedir.

Feodalite, genel olarak bir yorumlar kalabalığının ortasında kalması bakımından şanssız bir terimdir. Bu terimi ilk kullananlar ise Boulainviliers ve Montesquieu‘dur. Bu terimi Fransız Devrimi öncesindeki rejimi kötülemek maksadıyla küçültücü bir anlam içinde kullanmışlardır. Şanssız terim bu iki düşünürün izinde gelişmiştir. XVIII. ve XIX. yüzyıl yazarları için genel olarak, bir yönetim biçimini ve arkaik bir sistemin özelliklerini taşımaktadır.

feodalite

Feodalizme genel anlamıyla baktığımızda ekonomik, siyasal, hukuksal ve toplumsal bir rejimdir. Ama en önemlisi toplumun hâkim kısımlarının mensuplarını, belirli bir hiyerarşi içerisinde birbirine bağlayan kişisel bağlar bütünüdür. Bu bağlar teknik anlamıyla bazı özgür insanlara karşı(lordlar) öteki hür insanların(vassal) itaat ve hizmet düzenlemelerini ve yükümlülüklerini kapsar. Aynı zamanda lordun vassalına karşı koruma ve himaye yükümlülüklerini yaratan kurumlar toplamı olarak görülmektedir.

“Feodalite” Teriminin Kavramsal Tartışmaları

Feodal tarzın Avrupa kökenli olduğunu temellendiren fikirleri de Hegel ve Montesquieu’nün eserlerinde bulmaktayız. Montesquieu’ye göre; feodal yasaların egemen olması türünün ilk örneği olup, “dünyada bir kez karşılaşılan bir olgu ve belki de bir daha hiç oluşmayacaktı”. Farklı bir bakış açısıyla Voltaire; “feodalite tekil bir olay olmayıp yerküremizin 4/3’ü üzerinde farklı yönetimlere rağmen egemen olan çok eski bir biçimdir.” demektedir.

feodalite

 

Feodalite kavramının nasıl tanımlanacağı çoğu zaman tartışma konusu olmuştur. Tarihsel olarak oluştuğu Batı Avrupa dünyası dışında kalan toplumlardaki değişim süreçlerini de anlamaya, açıklamaya yarayacak bir soyut kavram haline getirilip getirilemeyeceği son derece muğlak bir konudur. Feodalite konusunda kapsamlı çalışmaları bulunan Marc Bloch ise bu konu hakkındaki görüşlerini şöyle dile getirmiştir; “başka zamanlarda ve dünyanın başka yerlerinde başka toplumların ‘’feodal’’ denilmeyi hak edebilmek için temel çizgileriyle bizdeki batı feodalitesine yeteri kadar benzer bir yapı ortaya koyup koymadıklarını bilebilmek çok ciddi bir sorundur.”.

feodalite

Feodalite terimine yüklenen anlam zaman içerisinde farklılık göstermiştir. Kavram, kendine özel ilişki biçimleri olan bir tarih dönemini tanımlamak amacıyla ilk defa XVIII. yüzyılın ikinci yarısından itibaren kullanılmıştır. Bunu kullanan ise Boulainviliers’dur. Bundan yaklaşık yarım asır sonra, bu kavramdan etkilenen ve İngilizcede “feodal sistem” olarak adlandırılan terim ise Adam Smith tarafından kullanılmıştır. Daha sonra önce İngiltere’de daha sonrada kıta Avrupa’sında yaygınlaştırılmıştır.

feodalite

Tarih yazımı içinde zamanla gelişen Feodalite terimi, zamanla yavaş yavaş değiştirilmiştir. Kimi zamanda kasıtlı veya kasıtsız olarak çarpıtılarak bugün ki şeklini almaya başlamıştır. Diğer taraftan bugün, feodalizm teriminin net bir şekilde ne için kullanılacağı kimi tarihçiler açısından hiçte açık değildir. Tarihçileri meşgul eden bir diğer durum ise ulusal feodalizmlerin gelişimi sorunudur. Bu noktada feodalizm, genelde batı Avrupa tarihinin gelişim sürecini açıklamada kullanılmaktan çok Avrupa milletlerinin; İngiliz feodalizmi; Fransız feodalizmi; Alman feodalizmi gibi kendine özgü feodalizmleri, kendi ulusal kimliklerini açıklamada kullanmaya başlamıştır.

Kaynaklar

Giuseppe Albertoni, “Feodalizm”, Ed. Umberto Eco, Ortaçağ: Barbarlar-Hıristiyanlar-Müslümanlar, Çev. Leyla Tonguç Basmacı, Alfa Yayınları, İstanbul 2014, ss. 211-216.

Marc Bloch, Feodal Toplum, Çev. Melek Fırat, Islık Yayınları, İstanbul 2019.

Mehmet Ali Ağaoğulları, Levent Köker, İmparatorluktan Tanrı Devletine, İmge Kitapevi Yayınları, Ankara 1995.

Mehmet Ali Kılıçbay, “Ortaçağ’ın Orta Malı Olmadığına Dair”. Doğu Batı Düşünce Dergisi, Cilt:8, Sayı:33 (Ağustos-Eylül-Ekim 2005), ss. 69-80.

Muammer Gül, Ortaçağ Avrupa Tarihi, Bilge Kültür Sanat Yayınları, İstanbul 2009.

Norman Davies, Avrupa Tarihi, Çev. Kudret Emiroğlu, İmge Kitapevi Yayınları, İstanbul 2011.

Pınar Ülgen, “Ortaçağ Avrupası’nda Esaretten Feodalizme Toplum”, Kültür Evreni Dergisi, Sayı:35 (2018), s.95-113.

Suavi Aydın, Metin Berge, “Feodaliteye Giden İki Yol: Avrupa ve Bizans”. Kebikeç Dergisi, Sayı:01 (1995), s.115-144.

T. Tolga Gümüş, “Feodalizm: Avrupa Tarihinde Yeni Yaklaşımlar”, Tarih Araştırmaları Dergisi, cilt:29, sayı:47 (Mart 2010), ss. 39-65.

 

Diğer Tarih Yazılarımı Okumak İçin Tıklayınız.

Like
Like Love Haha Wow Sad Angry
88
Tags:

Armağan Çakır

Ortaçağ'a hayran bir adam...

0 0 votes
Article Rating
Subscribe
Bildir
guest
0 Yorum
Inline Feedbacks
View all comments