
Kapitalizm Nedir?
Kapitalizm şu anda neredeyse bütün ülkelerin baz aldığı ekonomik bir sistemdir. Bu ekonomik sistemde gelir kazanma amaçlı üretilen ve kullanılan fabrikalar, makineler ve benzeri üretim araçlarının tamamıyla üçüncü şahısların ve işletmelerin özel mülkiyetine bırakılır. Hükümet, parti, devlet ve buna benzer siyasi figürler üretim araçlarına sahip olmaz, sadece tüketim araçlarına dışarıdan gelecek bir saldırı veya tehdit unsuruna karşı koruyucu bir tavır takınır.
Serbest piyasa ekonomisi de denilen kapitalizmin merkezinde rekabetçi pazar ortamı ile özel mülkiyet yer alır. Onların yanı sıra sermaye sahibi olma durumu, kendine ait bir fiyat belirleme sistemi, ücret karşılığı emek satışı ve bazı zamanlar para yerine yapılan takaslar da kapitalizmin önemli noktalarındandır Rekabetçi bir pazar olduğu için bir ürünün fiyatını belirleyen bir üst akıl yoktur. Mal ve hizmetlerin üretimi, planlı ekonomi veya komuta ekonomisi olarak bilinen merkezi planlamadan ziyade genel piyasadaki – piyasa ekonomisi olarak bilinen – arz ve talebe dayanır, yani ürünün ve hizmetlerin fiyatları ve dağılımını belirleyen devlet veya sendikalar değil , ürünün kendi arz-talep eğrisidir.
Avrupa’da 16. Yüzyılın sonlarına doğru yüzünü göstermeye başlayan yeni ekonomik durum bir noktada kapitalizmin habercisi ve en temel ve en çiğ halidir diyebiliriz. Feodalizmden sonra en sığ haliyle ortaya çıkan ve serbest piyasa ekonomisini andıran geçiş dönemini kapitalizm olarak adlandıramasak da kapitalist sistemin atasıdır demekte bir sakınca yoktur.
Kapitalizm, İngiltere’de başlayan ve bir anda Avrupa ile Kuzey Amerika’yı etkisi altına alan Endüstri Devrimi’nden sonra İngiltere’de ortaya çıkmış ve Sanayi Devrimi’ni başarabilmiş ülkelere sıçramıştı. Sanayileşmeyi başarmış ülkelerde ortaya çıkan bu yeni sanayiler ve makinelerin hukuki durumları ve devletlerin buna karşı tutumlarında ortaya çıkabilecek bir sıkıntının üretim aksatma imkanı bulunduğu için bu fikrin bu ülkelere sıçramış olması normaldir. O dönemde ortaya çıkan ve Klasik Kapitalizm olarak adlandırdığımız düşüncenin fikir babaları John Stuart Mill, Adam Smith ve David Ricardo’dur. Ayrıca yazının başında da değindiğim gibi günümüzde çoğu ülke, hükümetlerin belirli derecelerde iş düzenlemesini ve belirli endüstrilerin sahipliğini yapmasını içeren karışık bir kapitalist sistem uygulamaktadır.
A-)Kapitalist sistem neden insanlık için en iyi sistemdir?
Öncelikle belirtmek isterim ki liberal kapitalist sistemde Adam Smith’in laissez faire, laissez passer -bırakınız yapsınlar, bırakınız geçsinler inancı mevcuttur. Bu inanca göre hiçbir insan kendisinin zarar göreceği bir topa girmek istemez. Kendisinin zararlı çıkacağı hiçbir şeyi yapmayacağı için -yanlış yapsa bile- her zaman doğru olanı yapacaktır. Yaptığı yanlışı hiçbir zaman tekrarlamayacak, daha doğru hareket edecektir. Belki biraz pahalıya patlayacak bile olsa hatasından ders almış olacaktır. Onun hatasından sadece o değil onun hatasını gören herkes ders alacak, gelecekte kimse o hatayı yapmayacaktır. Bilgi kümülatif olarak ilerleyecektir. Nokia’yı batma noktasına getiren Ericsson’u, Motorola’yı ve Siemens’i telefon piyasasından silen ar-ge eksikliğini hatırlayın, onların hatalarından ders alan yüzlerce telefon firması ayakta kalmak için ar-ge çalışmalarına milyarlarca dolar harcamaktadır her sene. Eğer ki hatayı yapan şirketlere bir el dışarıdan destek verseydi ve batmaktan kurtarsaydı ne olacaktı?
Ar-ge çalışmaları bu kadar önem kazanmayacaktı. Yani şunu rahatça ifade edebiliriz ki serbest piyasa koşulları altında hiçbir müdahalede bulunulmadığı vakit ekonomi kendi kendine dengeye gelir, yapılacak her türlü müdahale fayda sağlamaktan ziyade bu dengeyi sarsacak ve iyileşme sürecini geciktirecektir. Kapitalizmdeki rekabet tıpkı doğadaki hayvanların var olmak için birbirleriyle mücadele etmesi gibidir, nasıl ki ceylanları korumak için aslanlar öldürülmez, nasıl ki doğaya karışılmaz, serbest piyasaya da karışılmaması gerekir. Kapitalizm binlerce yıl boyunca evrimleşerek, en kaliteli genlerini bir üst nesle aktararak bugünlere gelmiş insan türünün doğasına en uygun sistemdir. Buradaki başarılar ve başarısızlıklar bir sonraki nesli daha da üst seviyeye çıkaracak, rekabet ortamı insanları ekonomi alanında daha bilgili ve daha zeki yapacaktır.
Diğer yazılarımızı okumak için tıklayınız.