Haydarpaşa Garı; İstanbul’un simgesi ve giriş kapısıdır. Avrupa’nın son ucunu Anadolu’dan gözetleyen, coşkulu kavuşmaların, hüzünlü ayrılıkların durağıdır. Bizans imparatorlarının dinlenme sarayının bulunduğu bu bölge, Osmanlılar zamanında bağ ve bahçelerle kaplı bir çayırlık olarak kalmış, saray atlarının beslenme yeri, aynı zamanda ordunun Anadolu seferleri için toplanma yeri olarak kullanılmıştır. İstanbul-İzmit demiryolu hattının 1873 yılında açılmasından sonra bölgenin önemi artmıştır. Bölgeye, Selimiye Kışlası’nın yapımında büyük emeği geçen Padişah III.Selim’in paşalarından Haydar Paşa’nın adı verilmiştir.
İSTANBUL’UN İNCİSİ: TARİHİ HAYDARPAŞA TREN GARI
İstanbul-Bağdat Demiryolu’nun Alman firmalarına verilmesinden sonra, 23 Mart 1889’da Haydarpaşa Garı’nın yapımı da Almanlara verilmiştir. Almanlar, İstanbul’dan Bağdat’a kadar gidecek demiryolunun başlangıç noktasına görkemli bir bina yaparak, tren yoluna verdikleri önemi vurgulamak isterler. Otto Ritter ve Helmuth Conu isimli iki Alman mimar, Haydarpaşa Garı’nın projesini hazırlar ve 30 Mayıs 1906 yılında başlanan inşaatın kontrol mühendisliğini üstlenirler. Tren garının büyük yolcu salonu, 19 Ağustos 1908’de hizmete girer, fakat 1909 senesi başlarında bir yangın geçirir ve onarılarak garın tamamı 22 Ekim 1909 günü hizmete açılır.
Haydarpaşa Garı 20. yüzyılın başından beri kentsel, mimari, estetik ve sosyal açıdan somut ve somut olmayan unsurlarıyla kentsel imgenin önemli bir parçasıdır. Bu değerli kentsel imge, çeşitli fırsatlar bahane edilerek dönüştürülmek istenmektedir. Haydarpaşa Garı İstanbul 2010 Avrupa Kültür Başkenti etkinleri sırasında kullanılan afişlerden birinde Atatürk Kültür Merkezi’nin yerinde resmedilmişti. O günlerden itibaren Haydarpaşa’nın hafızalardaki imgesi yerinden edilmeye başlandı.
Özellikle 2010 yılının son günlerinde gerçekleşen yangında çatısını kısmen kaybeden gar binası, günümüz kuşağının zihnindeki görsel imgesini de yitirmiş oldu.
Bugünkü Haydarpaşa Garı binasının orijinal çatısının Alman mimarisinde sıkça karşımıza çıkan dik bir yapısı vardı. 1917’de yaşanan bir yangın yüzünden yapı büyük hasar görürken çatısı ise tamamen harap olmuştu. Kapsamlı bir onarımdan geçirilen Haydarpaşa Garı 1933’te bir kez daha kullanıma açılırken bu kez daha alçak bir çatıya sahipti. 2010’daki yangında çatısı bir kez daha yanan yapı o günden bu yana çatısız durumdadır.
Haydarpaşa Garı tarihi boyunca kendisine ek olarak farklı türde birçok yapının daha Kadıköy’e kazandırılmasına vesile olmuş ve Kadıköy’ün fiziksel çevre kalitesini artırmıştır. Bu yapıların dağılımı sadece gar binasının bulunduğu alanla sınırlı kalmamış, Yeldeğirmeni Mahallesi başta olmak üzere Kadıköy’ün birçok bölgesi olumlu etkilenmiştir.
Bazı mekânlar toplumun ortak belleğinde apayrı bir yer edinir; toplumsal ve siyasal sürecin, tarihin tanığı olurlar. Haydarpaşa Garı böyle bir mekân. Bu sebeple “Haydarpaşa’yı yok etmek, toplumu belleksizleştirme yönünde atılmış, geri dönüşü olmayan bir adım”dır.
Memleketten İnsan Manzaralarıdır Haydarpaşa Garı…
Haydarpaşa Garı yapıldığı dönemdeki yazarlardan günümüz yazarlarına kadar romanda, hikâyede, şiirde, denemede karşımıza çıkar.
Nâzım Hikmet’in Memleketimden İnsan Manzaraları’nın başlangıcı Haydarpaşa Garı’nda geçer. Genci yaşlısı, yoksulu zengini, kadını erkeği, gardiyanı tutuklusuyla Türkiye insanını resmeder Haydarpaşa Garı’nda Nâzım.
“Haydarpaşa garında
1941 baharında
saat on beş.
Merdivenlerin üstünde güneş
yorgunluk
ve telaş.
Bir adam
merdivenlerde duruyor
bir şeyler düşünerek.
Zayıf.
Korkak.
Burnu sivri ve uzun yanaklarının üstü çopur. ”
Haydarpaşa Garı ne yolun sonu ne de başlangıç noktasıdır. Farklı tren hatlarını kullanan yolcuların hedeflerine ulaşmasında Gar, bir buluşma noktasıdır.
Haydarpaşa Garı, sadece demiryolu taşımacılığına olanak sağlayan iç avlu ile bu avlu zemininde ve liman alanında gerçekleşen olaylar, geçenler, gidenler ile değil, avluyu çevreleyen tarihi binası, bu yapı içerisinde hizmet veren TCDD personeli ile farklı öykülere sahiptir.
Zaman olmuştur ki
Yanar mor zambaklar buğulu gece lambaları
Bir katar kaybolur haydarpaşa garı’ndan
Bırakıp gümüş çığlıklarını tel tel ardında
Ağır ve cefakar bir marşandiz katarı
Kıvamlı bir sessizliğe batmış ıhlamurlar
Yalnız kuzguncuk’taki yalıda
Karanlık bir gazelhan
Yanık yanık bir aşk-i bi-amani söyler
– Söyler, Attila İlhan
Evet… Haydarpaşa Garı’na değinmeden İstanbul eksiktir…
Diğer yazılarımızı okumak için tıklayınız.