Küresel güç mücadelesinin yol açtığı sorunlar silsilesinin odağındaki Ortadoğu Bölgesinde yer alan Filistin, din ve siyaset ekseninde gelişen birçok tarihi çatışmanın merkezinde yer almış önemli bir ülkedir. Uzun süreli Osmanlı İmparatorluğu egemenliği sonrası, İngiliz işgal ve manda yönetimleri sürecinde de bağımsız bir devlet yapılanmasına kavuşamayan ülke, yoğun Yahudi göçlerinin akabinde İsrail Devleti’nin kurulmasından sonra tahkim edilen yeni küresel düzende; işgal ve ambargoyla çevrelenmiş bulunan, toprakları üzerinden egemenlik yetkisini kullanması önünde ciddi engeller olan, siyasal, sosyal ve ekonomik açıdan birçok sorunlar ve açmazlar barındıran nevi şahsına münhasır bir devlet olarak teşkilatlanmıştır.
İSRAİL VE FİLİSTİN’İN GEÇMİŞİ VE OLASI GELECEĞİ
Filistin-İsrail çatışmasının başlangıcı 19. yüzyılın sonuna kadar götürülebilse de dönüm noktası olan tarih, İsrail Devleti’nin ilan edildiği 1948 yılıdır. 1948 yılı İsrailliler için zafer anlamına gelirken, bu tarih Filistinlilerin hafızalarında “nakba” (felaket) olarak yer etti.
İsrail Devleti kurulurken, 1947 BM Taksim Planı’yla Filistinlilere bırakılmış olan Batı Şeria Ürdün’e, Gazze Şeridi ise Mısır’a verildi. İsrail’in kuruluşu ve ardından yaşanan Arap-İsrail Savaşı ise çok sayıda Filistinlinin yurtlarından edilmeleriyle sonuçlandı.
1948 yılı kadar önemli ve 1990’lardaki süreci anlamlandırabilmek açısından daha da önemli kırılma ise 1967 yılında gerçekleşti. 1967 Savaşı sonucunda İsrail’in Batı Şeria’yı ve Gazze’yi işgal etmesi, Filistinlileri tam anlamıyla İsrail yetkesine soktu.
Filistin direnişinin lideri, İsrail’in ve ABD’nin nezdinde yılların “terörist”i Yaser Arafat ve İsraillilerin “ılımlı” kanadını temsil ettiği iddia edilen İzak Rabin 1994 yılında Nobel Barış Ödülü’nü aldıklarında, barış sürecinin mimarları olarak selamlanıyorlardı.
Fakat savaş ve barış kavramlarının birbirine karıştığı bu süreç uluslararası sistemdeki, İsrail ve Filistin’deki ve Orta Doğu coğrafyasındaki dönüşümden bağımsız değildi. Rabin ve sonrasındaki İsrailli liderlere ve Arafat’a düşen görev ise sadece bu el sıkışmayı gerçekleştirmekti.
“Barış” Arafat ya da Rabin istediği için, uluslararası sistem iki kutupluluktan farklı bir yapılanmaya evrildiği için, İsrail’in uluslararası kapitalizme eklemlenme ihtiyacı bir zorunluluk haline geldiği için, İsrailliler ve Filistinliler
artık savaş istemedikleri için ve FKÖ “barışın bir iktidar mücadelesini sonlandıracağını düşündüğü için gündeme gelmişti. Tarihe kayıtları düşülen “büyük adamlar”a “tarihin genel akışına bağlı olan ve meydana gelişleri daha önceden hazırlanmış” bu süreci uygulamak görevi düşmüştü.
Son yıllarda çocukların da içinde bulunduğu sivil ölümlerinden sorumlu tutulan İsrail, global alanda birçok tepkiye neden oldu. 2021 yılında da yapyığı son ateşkes ihlalinden sonra Filistinlilerin büyük direnişiyle karşılaştı.
Filistin de görev yapan muhabir ve gazetecilerin de cesur tutumundan dolayı tebrik mesajlarının alması dünyada büyük değişikliğe sebep olacağını bizlere göstermiş oldu.
Yapılan saldırılardan sonra en son bildirilen kayıplar ise tarihe bu şekilde yazıldı:
Filistin Sağlık Bakanlığı tarafından yapılan son açıklamada, Gazze’de hayatını kaybedenlerin sayısının 55’i çocuk, 33’ü kadın olmak üzere 192’ye, yaralı sayısının ise bin 230’a yükseldiği belirtildi.
İsrail ve Hamas arasında daha önce yaşanan çatışmalarda olduğu gibi, ateşkes sadece bir duraklama. Sorun çözülmesi bir yana, dondurulmadı bile. Ateşkes, bir krizle sınanana kadar sürecek. Bu Gazze’ye atılan bir roket ya da İsrail Polisi’nin Kudüs’te Filistinlilere yönelik şiddeti olabilir.
Ya da işgal altındaki Doğu Kudüs’te bulunan Şeyh Cerrah’ta, Yahudi yerleşimciler tarafından Filistinliler’in evlerinden çıkartılması için açılan dava. Evlerinden çıkartılan Filistinli ailelerin yerine daha fazla Yahudi yerleşimcinin konulması, Kudüs’teki şiddetin başlıca nedenlerinden biriydi.
Davadaki karar, durumu sakinleştirmek için ertelendi. Ancak dava düşürülmedi ve en nihayetinde bir karar verilecek. İsrail’deki hukuki sürecin takvimi, ateşkesin ilk büyük sınavı olabilir.
Diğer yazılarımızı okumak için tıklayınız.