Gündelik hayatımızda yaşadığımız bazı aksaklıklar, irili yada ufaklı canımızı sıkabiliyor. Hatta ve hatta bazen çileden çıkartabiliyor. Böyle durumlarda önce çilemizden doya doya çıkıyoruz. Bu bizim için bir anlamda deşarj olma yöntemidir.
İNSAN ÖFKESİNE DAİR BAZI BİLİNEN AMA HATIRLANMASI GEREKEN HUZUR ÖNERİLERİ
Bazı sebeplerden ötürü bu haftaki yazımı bir kaç gün geciktirdim. Bu yüzden sevgili okurlarımın affına sığınıyorum.
Gündelik hayatımızda yaşadığımız bazı aksaklıklar, irili yada ufaklı canımızı sıkabiliyor. Hatta ve hatta bazen çileden çıkartabiliyor. Böyle durumlarda önce çilemizden doya doya çıkıyoruz. Bu bizim için bir anlamda deşarj olma yöntemidir. İçimizdeki tüm siniri dışarı akıtırız, arınırız bir anlamda da. Rahatlamak için kaçınılmaz bir davranıştır ki nitekim akabinde rahatlamayı getirir.
Tabi, rahatlamaya giden yolda gerçekleştirdiğimiz deşarj refleksi kişiden kişiye farklılıklar cereyan etmektedir.
Kimimiz inzivaya çekilir, saatlerce belki de günlerce kimseyle konuşmaz. Kendiyle konuşur, canını sıkan şeylerin muhasebesini yapar. Yaşadığı olayı adeta bir videoyu sarar gibi defalarca kafasında geriye sarar, tekrar tekrar oynatır, defalarca izler, durdurur tekrar oynatır, yani analiz eder.
Olaya, sebep olana öfkelidir ama diğer taraftan kendini de sorgular. Acaba benim bir hatam olabilir mi, acaba yanlış açıdan mı değerlendiriyorum. Belki şöyle yapsaydım daha mı iyi olurdu veya böyle deseydim. Sorular soruları doğurur.. Düşünmek eylemi de bu değil midir zaten.
Zaten ondandır bu tekrar tekrar oynatmalar. Her bir soru, her bir düşünce kaseti tekrar sardırır bize. Ta ki kafadaki tüm sorulara cevap bulana kadar, muhasebe defteri kapanana, vicdan mahkememizde aklanana kadar.. İçimize kapanmışızdır bu süreçte ama en nihayetinde rahatlamada başlamıştır artık. Ee tabi hadise sonrası geçen zamanı da, serinleme süresini de hesaba katmak lazımdır. Sonuçta hepsi bir bütündür.
Bu yöntemle rahatlamayı bende tercih ediyorum fakat devamı var bunun. Sadece bu aşamada bırakmayı tasvip etmiyorum. Gidişat güzel lakin sonuç yanlış. Çünkü bu yöntemle sadece sorunları içime atmış oluyorum. Evet, vicdan mahkemesinden geçiyor. Evet, hesap doğru tutuluyor. Evet, sorular cevaplanıyor ama sadece sorunu mental olarak kontrol altına almış oluyorum.
Bir nevi sümen altı etmek gibi veya tozları halının altına süpürmek, bir dosyayı iş bittikten sonra arşive kaldırmak gibi. Böyle devam ederse bir süre sonra taşar, yer kalmaz, sıkıştırır. Bir bakmışsın tükenmişsin, artık taşıyamıyorsun. Tamamen aklından çıkarman lazım, unutman lazım. Diğer türlü her yaşadığın olumsuzlukta tekrar aklına gelecek. Tekrar açılacak kapattığın dosyalar.
Ne yapmalı? İşte devamı var!
Şöyle ki, paylaşıyorum! anlatıyorum! Anlattıkça ferahlıyorum, hafifliyorum. Sende paylaş! sende anlat! Birisiyle paylaş! Yakın bir dostunla paylaş! komşunla paylaş! ailenle paylaş! Paylaş yeter ki…Paylaş ama her şeyi herkesle paylaşma. Sana o konuda iyi gelecek kişiyle veya kişilerle paylaş, sana yaşadığın sıkıntında yardımı dokunabilecek kişiyle paylaş!
Ne çok paylaş dedim değil mi? Artık sıkıldınız. Neyse iyiye ulaşmak için bazen sıkılmak gerekir. Tatlı, şifalı sıkıntılardır bunlar idare edin.
İnanın hafifleyeceksiniz. İnanın feraha ereceksiniz. Göğsünüzün üzerine oturan o öküzü beraber kovacaksınız zihin bostanınızdan. Hem de ebediyen. Ben şahsen paylaşarak, anlatarak deşarj olma evremi tamamlıyorum.
Hem birde akıl akıldan üstündür derler. Farklı bakış açıları, farklı perspektifler her zaman iyidir. İnsanı geliştirir. Zihin dünyasını daha da kökleştirir. O kökler senin daha güçlü, daha sağlam tutunmanı sağlar. O zamanda kimse seni kolay kolay yıkamaz. Budasa kaç yazar, kökü bende… Öyle değil mi?
İşte bu yöntemle dosyayı arşive kaldırmam, komple imha ederim. Sizlere de şiddetle tavsiye ediyorum.
Başka bir yöntemde, ki bazıları bunu tercih eder ; sokaklara bırakır kendini. Ayaklarının götürdüğü ilk yere düşünmeden girer. Yüksek ve ritmik bir ses vardır orada. Birde sihirli içecekler. İçtikçe daha bir ritme ayak uydurur, deşarj olur. Daha bir yaşar ritimleri. Ses dalgalarında yüzmeye başlar yorulana kadar. Unutana kadar. Düşünmek yoktur, muhasebe hesap kitap yoktur. Tamamen sümen altıdır…
Fakat anı kurtarır.
En koyu Carpe Diemcilerin işidir bu.
Kimi insanlarda kitap sayfalarında dinginliği bulur veya bahçesi varsa bahçeyle uğraşır ki buda çok verimli gelir insana. Betonlaşan dünyamızda toprağa temas edebilmek çok kıymetli ve faydalıdır. Huzur vericidir. Kimisi yürüyüşe çıkar, temiz havaya bırakır dertlerini..
Tüm bunlar şahsımın da desteklediği ve uyguladığı eylemlerdir.
Esasında resme biraz geri çekilip baktığımızda çözümün sosyal olmakta, bir şeylerle haşır neşir olmakta olduğunu düşünüyorum. Ufak tefek eylemlerle bizi çileden çıkaran şeyleri zihnimizden sonsuza dek bertaraf edebiliriz.
Yazımı sonlandırmaya doğru ilerlerken, cinnet anlarında asla yapmamanız gereken eylemden söz etmek isterim.
Asla etrafı dağıtmayın! Hani yakıp yıkmak denilen ifade var ya!
Onu asla yapmayın işte. Hem kendinize, hem de sevdiklerinize farkında veya farkında olmaksızın zarar verebilirsiniz. Çileden çıkayım derken daha büyük çileler ile karşılaşabilirsiniz. Atalarımız güzel demiş; Öfkeyle kalkan zararla oturur. Duygularınızın mantığınızın önüne geçmesine izin vermeyin. Her zaman mantığı zihin piramidinizin en üstüne koyun. Protokolde en önde olsun ve gündelik hayata karşı vitrininiz olsun. Yaşanan hadiseleri ilk o karşılasın. Sakın kavga etmeyin !
Bu yazıyı neden yazdım, neden bu konu gerçekten bilmiyorum. Bir şeyler yazmam gerekiyordu ve kalemi elime aldığımda mürekkepten bunlar döküldü kağıda. Beğenir misiniz emin değilim belki bu kısma kadar okumaya da bilirsiniz. Olabilir. Belki de çok klişe bulacaksınız takdir sizin sevgili okurlar.
Bazen klişeleri düşünmeyi unutabiliyoruz. Bu yazı tekrar düşündürtürse ne mutlu. Nitekim Eylül ayıda bir şeyleri düşünmek için güzel bir ay.
Herkese huzurlu, mutlu, sakin günler dilerim. Herkese iyi okumalar!
Diğer gündem yazılarımızı okumak için tıklayınız.