GİZEMLİ BİR İMPARATORLUK RENGİ: MOR

Günümüzde moda dünyasının vazgeçilmez renklerinden olan mor; asalet, mistizm, utanç, hüzün, aşk ve aklın birleşimi, itibarın rengidir. Ortaçağ Avrupa’sında aristokratların rengiydi ve saray itibarını temsil eden bir renk oldu.
Mor, büyük alanlarda görüldüğü taktirde korkutucu ve huzursuzluk veren bir renk olabilir. Erguvan, haklılık, ihtişam, egemenlik ve asillik duygusu doğuran kişiler arasında ciddiyet ve mesafe duygusu telkin eder.

GİZEMLİ BİR İMPARATORLUK RENGİ: MOR

Mor renk, üretiminin zor şartları ve maliyetinin yüksek olmasından dolayı, yaklaşık dört bin yıldır statü ve güç sembolü olarak kullanılmıştır.

Bu durum rengin, siyasi ve dini bir sembole dönüşmesine sebep olmasının yanında, ekonomide de önemli bir pazar yaratmıştır. Renk gerek üretim yeri, gerekse kullanıldığı alana göre; Tyros Moru, Kraliyet Moru, İmparatorluk Moru gibi birçok farklı isimlendirmeye tabi tutulmuştur.

 

Dünyada toplam 195 ülke bulunuyor ve bu ülkelerin hiçbirisinin bayrağında mor renk kullanılmıyor. Peki neden? Aslında cevap basit. Mor, tarih boyunca en pahalı renk oldu ve sadece krallıkların ve imparatorlukların başındaki seçkin kitlelerin alabileceği bir lüks renk olarak kaldı.

Antikçağda mor boya endüstrisini geliştiren ve ticari bir ürün haline getirip deniz aşırı ülkelere pazarlayan halk Fenikelilerdir. Ancak günümüzde yapılan çalışmalar, Fenikeliler ile özdeşleşen mor boyanın, ilk olarak Girit’te, Orta Minos Dönemi’nde (MÖ XX-XVII yüzyıllar) ortaya çıktığını, dokumacılık ve mimaride kullanıldığını göstermiştir.

Özellikle Girit adasında ve çevresinde gerçekleştirilen kazı çalışmaları38, deniz kabuklarıyla elde edilen mor boyanın, Orta Minos Dönemi’nde, Ege adalarında yaşayan halk tarafından bilindiğini ve yoğun bir şekilde üretimde
kullanıldığını kanıtlamaktadır.

Ayrıca Girit’in kuzeyindeki Akrotiri’de MÖ 1550 yıllarına tarihlenen fresklerdeki bir kadın figürünün elbisesinde ve MÖ 1450 civarına tarihlenen Hagia Triada lahdindeki ritüel sahnesindeki figürlerin elbiselerinde murex ile elde edilen mor boya tespit edilmiştir. Geç Minos Dönemi’ne tarihlendirilen Linear B tabletinde (MÖ 1400-1300) ise mor boya ticaretini gösteren ifadeler yer almaktadır.

Eski Grekçe’de ‘porphyr(porfir)’ ismiyle anılan erguvan rengi, Bizans’ta tam anlamıyla imparatorluğun en büyük simgelerindendi. Erguvan moru Bizans hükümdarlarının kıyafetlerinde kullanılan bir renkti. Doğal yollarla üretilen en zor renk olduğu için, bir zenginlik ve güç belirtisiydi; imparator dışında hiç kimse mor pelerin takamazdı. Roma ve Bizans’ta erguvan renkli özel tören kıyafetleri giyiliyordu. Hatta bu bağlamda Bizans’ta ‘porfir giymek’ terimi vardı ve bu imparatorluk pelerinini giymek demekti.

Erguvan (Cercis siliquastrum), baklagiller (Fabaceae) familyasından, 10 metreye kadar boylanabilen, tek gövdeli, yaprak döken, çalı görünümünde bir ağaççık. Çiçekleri, 7 – 12cm civarlarında, dairemsi yapraklı, dip kısmı kalp şeklinde, ucu yuvarlak. Gençken kırmızımsı ve mor gibi ama sonrasında mavi ile yeşile yakın. Diğer bir önemli özelliği de toprağa azot salgılaması ve Nisan – Mayıs aylarında salkım çiçeklerini yapraklanmadan önce açması.

Erguvan rengi elde etmek de mor gibi zormuş. Antik çağda bir çeşit böcekten (coccus ilicis) elde edilen kırmızı rengin bir türevi olarak sağlanabiliyormuş. Bir böcekten ancak birkaç damla renk maddesi elde edilebildiği için erguvan rengi de yıllarca sadece soylulara yakın olmuş.

Mor, Bizans olarak bildiğimiz Doğu Roma’nın kutsal rengi! Bizans imparatorları mor giysiler, mor ayakkabılar giyerler ve mor odalarda yaşarlarmış. Mor Bizans’ta öylesine önemli olmuş ki, imparatorlar mor salonlarda tahta çıkar, öldükten sonra da mor lahitlere konulur, imparatoriçeler tümüyle mor renkte döşenmiş odada doğum yaparlarmış. Böylece kraliyet ailesine doğan çocuk o anda morun yüce üstünlüğü ile tanışır ve bu ayrıcalığı yaşam boyu taşırmış. Konstantin Porphyrogenetos bunlardan biri; ”mor odada doğan” anlamına gelen adını gözlerini dünyaya açtığı anda kazanmış.

Büyük İskender’de de, coğrafyacı, matematikçi ve astronom olan İskenderiyeli Batlamyus da mor giyerlermiş. Roma İmparatorluğu’na mor rengi Etrüsklerin tanıttığı sanılıyor. M.Ö. 47 yılında Roma’ya imparator olmak isteğiyle yanıp tutuşan Sezar, senatonun karşısına çıktığında bu isteğini belli etmek için terzisine erguvan çiçeği renginde bir giysi diktirmiş.

Hristiyan inanışına göre Hz. İsa, Romalılar tarafından çarmıha gerilmeye götürülürken üzerine erguvani bir bez atılarak aşağılanmış. İhanet eden havarisi Yahuda (Judas) da kendini erguvan ağacına asmış. Denilen o ki, aslında beyaz olan erguvan çiçekleri, o gün utancından erguvan rengine dönüşmüş. Erguvan ağacına ‘judas tree’ denilmesi ve mor rengin mecazi kullanımda farklı dillerde de “morarmak” anlamında gelmesi bu yüzdenmiş.

İngiliz kimyager William Henry Perkin, sentetik mor rengi 1856’da şans eseri keşfetti. Morun genel kullanıma girmesi ve herkesin elde edebileceği bir renk haline gelmesi ise 19. yüzyılda İngiliz kimyager William Henry Perkin’in şans eseri sentetik mor rengi keşfetmesiyle mümkün oldu.

 

Perkin, Londra’daki evine kurduğu laboratuvarda sıtma ilacı üzerinde çalışırken yanlışlıkla sentetik mor pigmenti geliştirdi. Geliştirdiği yöntemi seri üretime dönüştürmeye karar veren Perkin, kendi fabrikasını kurdu ve mor renk üretimine başladı.

Perkin’in buluşuyla birlikte mor renk de yavaş yavaş statü sembolü olmaktan çıktı ve herkesin kullandığı bir renge dönüştü.

Ancak dünyadaki ülkelerin bayraklarının büyük kısmı aynı kaldı.

 

Diğer yazılarımızı okumak için tıklayınız.

Like
Like Love Haha Wow Sad Angry
Tags:
0 0 votes
Article Rating
Subscribe
Bildir
guest
0 Yorum
Inline Feedbacks
View all comments