DEVLET OLMA YOLUNDA
Selçuklular Cend’e geldiğinde etrafında üç büyük Müslüman devleti vardı. Bu devletlerin ilki Maveraünnehir ve Türkistan coğrafyasına hâkim olan Karahanlılar, diğer devlet Afganistan coğrafyasına hâkim olan daha sonra ise Kuzey Hindistan’ı egemenliği altına alan Gazneliler, son olarak ise Horasan bölgesine hâkim olan Sâmânoğulları vardı. İran ve Irak topraklarında Şii Büveyhî Devleti, Mısır ve Suriye’de Fâtımîler vardı. Abbasi Halifeliği bu dönemde ismen varlığını sürdürüyor siyasi olarak ise Büveyhi Devleti’ne bağlı idi.
Selçuk’un Cend’de kurduğu beyliğin zamanla büyümesi ve bir güce sahip olması etrafta bulunan üç büyük devletin dikkatini çekmiştir. Selçuklular bu devletler ile kimi zaman askeri çatışmalara girmiş kimi zaman ise hayatta kalabilmek ve bulunduğu coğrafyada tutunabilmek için ittifak yapmıştır. Selçuklular ilk dönemlerde bulundukları coğrafyada yurt bulabilmek için mücadele etmiştir. Ancak zamanla siyasi dengeler değişmiş, bazı devletler tarih sahnesinden çekilmiş ve Selçuklular yurt bulmak için geldiği bu topraklarda bir devlet olmuştur.
Selçuk, 1007 yılında 100 yaşını geçmiş olarak Cend şehrinde vefat etmiştir. Selçuk’un Mikail, Arslan (İsrail), Musa (İnanç) ve Yusuf (Yınal) adında dört oğlu vardı. Rivayetlere göre Selçuk’un küçük yaşta ölen bir oğlu daha vardı. Tuğrul ve Çağrı beylerin babaları Mikail bir savaşta şehit düşmüştür. Selçuk’un ölümünden sonra eski Türk töresine göre ailenin en büyük oğlu olan Arslan Selçuk beyliğine tayin edilerek Yabgu unvanını almıştır.
Selçukluların büyüyüp güçlenmesi Karahanlılar ve Gazneliler için tehlike teşkil ediyordu. Tuğrul ve Çağrı Beyler Karahanlıların saldırısına uğramış ve Tuğrul Bey esir alınmıştır. Çağrı Bey’in askeri üstünlüğü ile Tuğrul Bey kurtarılmıştı. Bu olaydan sonra Tuğrul Bey ve beraberindekiler daha güvenli olan çöllere çekilmişti. Bu tarihte Çağrı Bey Anadolu’ya bir keşif seferine çıkmıştır (1016).
Gazneli Sultanı Mahmud Selçuklu Bey’i Arslan Yabgu’yu bazı vaatlerle yanına çağırmıştı. Arslan Yabgu’nun ve Selçukluların ne kadar güçlü olduklarını gören Sultan Mahmud, Arslan Yabgu’yu hile ile Kâlincâr kalesine hapsetmiştir. Onu oradan kurtarmaya çalışsalar da başarılı olamamışlar ve Arslan Yabgu 1032 yılında ölene kadar yaklaşık yedi yıl hapis kalmıştır. Bundan sonra Selçuklu ailesi üzerinde Musa İnanç, Tuğrul ve Çağrı Beyler daha çok söz sahibi olmuştur.
NESÂ SAVAŞI
Yaşadıkları talihsiz olaylardan dolayı Selçuklular 1035 yılında Harezm’den ayrılarak Gaznelilerden izin almadan Horasan’a gelmişlerdir. Merv ve Serahs bölgesine yerleşen Selçuklulara önceden bu bölgeye gelen Türkmenler de katılmıştı. Selçukluların reisleri Gaznelilerin Horasan reisine bir mektup göndererek, Sultanın hizmetine girmek istediklerini ve bulundukları yerleri kendilerine yurt olarak verilmesini istemişlerdir.
Gazne Sultanı Selçukluların bu teklifini geri çevirmekle birlikte üzerlerine 17.000 kişilik bir ordu göndermiştir. Bunun neticesinde Selçuklular ve Gazneliler 1035 yılında Nesâ’da karşı karşıya geldiler. Gazneliler bu savaşta ağır bir mağlubiyet almışlar ve Selçuklular çok önemli ganimetler elde etmişlerdi. Ancak Selçuklular Gazneli Devleti’nden çekindikleri için onlara elçi göndererek özürlerini beyan etmişlerdi.
“İki taraf arasındaki müzakereler neticesinde Gazneliler Devleti Musa Yabgu’ya Ferâve’yi, Çağrı Bey’e Dihistân’ı ve Tuğrul Bey’e de Nesâ’yı veriyordu. Ayrıca Sultan Mesud Selçuklu reislerine hil’at, menşur ve sancak göndererek “Dihkan” unvanı vermişti (Ağustos 1035). Buna karşılık onlar Sultan’a itaat edecekler ve içlerinden biri de daima Sultan’ın yanında rehin olarak bulunacaktı. Bu zafer ve anlaşmayla Selçuklular artık meşru bir kuvvet haline gelmişler ve devlet kurma yolunda önemli bir adım atmışlardı.” (Erdoğan Merçil-Büyük Selçuklu Devleti)
TELHÂB ZAFERİ
“Selçukluların 29 Haziran 1035 tarihinde Nesâ’da kazandıkları zafer ve Gazneliler ile yaptıkları anlaşma onların itibarını arttırmış olduğundan Balhan Dağı ve Ceyhun nehri taraflarından Türkmenler akın akın onların yanına gelmeye başladılar. Bu katılımlarla gittikçe çoğalıp güçlenen Selçuklular, Gazneliler için daha ciddi bir tehlike haline gelmeye başladılar.”(Ali Öngül-Selçuklular Tarihi-1)
“Selçukluların bu sakin devresi çok uzun sürmedi, 4-5 ay geçtikten sonra yağma hareketlerine başladılar. Diğer taraftan Gaznelilerin düşmanı olan Harezmşah İsmail ile anlaştılar. Gazneli Sultan Mesud Horasan vilayetini Selçuklu akınlarına karşı korumak için Sü-başı adındaki bir kumandanın idaresinde 15.000 kişilik bir ordu gönderdi. Buna rağmen Selçuklular Sultan’a yeni bir elçi göndererek idareleri altındaki topluluğa şimdi yaşadıkları yerlerin yetmediğini ileri sürdüler ve Merv, Serahs ve Bâverd’in kendisine verilmesini istediler.” (Erdoğan Merçil-Büyük Selçuklu Devleti)
Selçuklular akınlarına devam etmişti. Gazne Sultanı Mesud onlarla mücadele etmek için Vezirini görevlendirmişti. Vezir Selçuklular üzerine büyük bir ordu gönderdi. Selçuklular bu ordu ile mücadele edemeyeceklerini anlayınca geri çekildiler. Sultan Mesud devlet ileri gelenlerinin sözlerini dinlemeyerek Selçuklular ile mücadele etmeden önce Hindistan’daki Hansi Kalesi’ni fethetmek için yola çıkmıştı.
Selçuklular bu ortamdan faydalanarak akınlarına devam ederek Rey şehrini muhasara ettiler. Sultan Mesud seferden döndüğü zaman Selçuklular Gazneli kuvvetlerine karşı çete savaşları yapıyorlardı. Sultan Mesud Selçuklular üzerine ordu komutanı Sü-başı önderliğinde bir ordu gönderdi. Selçuklu ve Gazneli orduları Telhâb mevkiinde karşılaştılar ve Selçuklular Gazneli ordusunu ağır bir yenilgiye uğrattı (24 Mayıs 1038).
Selçuklular bu zaferle istiklallerini kazandıklarına inanmışlardı ve devlet kurmak için hazırlıklara başlayarak eski Türk geleneğine göre elde ettikleri yerleri kendi aralarında bölüşmüşlerdi. Bununla birlikte artık Horasan’da Selçuklu hâkimiyeti başlamış oluyordu. Nişabur’da Cuma günü hutbenin Sultanü’l-mu’azzam unvanıyla Tuğrul Bey adına okutulduğu rivayet edilir. Horasanın en önemli şehri olan Nişabur artık Selçukluların merkezi olmuştu.
Yazımızın ilk bölümünü okumak için tıklayınız.
[…] Yazımızın diğer bölümlerini okumak için tıklayınız. […]