AMBARGO NE DEMEK? HANGİ ÜLKELERE UYGULUYORUZ?
Ambargo, ticaretin ihracat tarafına getirilen engellerden oluşmaktadır. Ambargo uygulayan ülkede arz fazlası sebebiyle fiyatlar düşmekte, ambargo uygulanan ülkelerde ise arzın daralması sonucunda fiyatlar yükselmektedir.
Bu uygulama sonucunda ihracatçı ülkede ticari gelirleri azalmakta, ithalatçı ülkede ise arz fiyatları yükselmektedir. Böyle bir durumda iki ülkenin refah seviyesi olumsuz bir biçimde etkilenmektedir.
Ambargo yaptırımlarının birçoğu ABD tarafından uygulanmıştır. Ambargoda yer alan ülkelerin ise genellikle İran ve Sovyetler Birliği olduğu görülmektedir.
İran’a karşı ilk ambargo İran Devrimi zamanında uygulanmıştır. Kısa süren bu ambargo sonrasında, 1987 yılında Körfez Savaşıyla birlikte ABD bir kez daha ekonomik yaptırımlar uygulamaya başlamıştır.
Bir ülke, başka bir ülkeye ambargo uygulaması gerektiğini düşündüğünde böyle bir cezai yaptırım uygulama kararı alma yetkisi, devlet başkanı ya da parlamentoya aittir.
New York City Üniversitesi’nden Profesör Tom Weiss, tek taraflı ambargoların uygulanmasının zor olduğunu söylüyor: “Tek bir ülkenin başarılı bir ambargo uygulaması oldukça ender görülen bir durum, çünkü ambargo uygulanan ülke çoğu zaman alternatif kaynaklara başvurur. Bu da yaptırımları etkisiz hale getirir.”
Ambargonun klasik bir tanımı var: Bir devletin kendi limanlarında bulunan diğer devlete ait gemileri barış zamanında haciz ve tevkif etmesi. Tabii bu günümüzde artık böyle değil.
Egemen bir ülke ya da kurum hedef aldığı bir ülkeyi ekonomik ya da siyasi açıdan zayıf duruma düşürmek için, o ülkeyle siyasi/ticari ilişkisi bulunan ülkelerin mal alım satımını yasaklar hedef ülkeyle.
Uluslararası Yaptırımlar içinde en çok başvurulan yöntem ambargodur. Çünkü zaman zaman başarısız sonuçlar alınmakla beraber yine de hedef ülke için yıkıcı sonuçlar alınacak en etkili yaptırım türü, ambargodur.
Peki her yaptırım kararı başarılı mı? Değil tabii.
Örneğin1935 yılında Habeşistan’ı (şimdiki Etiyopya) işgal eden İtalya’ya uygulanan BM yaptırımları, İngiltere’nin o zamanlar denetimi altında olan Süveyş Kanalı’nı kapatmaması nedeniyle pek de başarılı olmamıştı.
Aynı durum 1960’larda da yaşandı. BM Güvenlik Konseyi’nin, ırkçı Güney Afrika rejimine karşı aldığı yaptırım kararı başta İngiltere olmak üzere İngiliz Milletler Topluluğu’na üye ülkelerin desteklememesi sonucu istenen etkiyi yapmamıştı.
Bazen hedef alınan ülke zayıflatılmak istenirken aslında güçlendirilmiş de olmaktadır.
Örneğin, ABD’nin Pakistan’a uyguladığı silah ambargosunun böyle bir sonuç doğurduğu söylenir. Büyük ölçüde ABD silahlarına bağımlı olan Pakistan, bu yaptırımlar sonucu zayıf düşünce nükleer silah üretimi konusunda hız kazanmıştır.
Peki ya Türkiye?
Suudi Arabistan ve bazı Ortadoğu ülkelerinden Türk ürünlerine karşı boykot çağrılarının yapıldığı ifade edilen açıklamada, Türk ürünlerinin gümrüklerde bekletildiğini, vergilerinin artırıldığını vurgulandı.
Uzmanlar yapılan uygulamaların milli ekonomilerini korumaya yönelik değil de ülkeler arasında yaşanan siyasi birtakım anlaşmazlıkların iş insanlarına geri yansıması olarak görüyor.
”İş insanları olarak Suudi Arabistan ve tüm ülkelerle ticari ve ekonomik ilişkilerimizin sorunsuz bir şekilde sürdürülmesi bizim için çok önemlidir. Ticaretin refahı artıran en önemli unsur olduğunu biliyoruz.” diye de ekliyorlar.
ABD’de geçmiş dönemde Türkiye’ye ambargo uygulamıştı.
2018 yılında Türkiye’de ev hapsinde bulunan ABD vatandaşı Pastör Andrew Brunson’ın serbest bırakılmaması gerekçesiyle Washington, İçişleri Bakanı Süleyman Soylu ile Adalet Bakanı Abdülhamit Gül’e yaptırım uygulama kararı aldı. ABD Başkanı Donald Trump ayrıca Türkiye’den satın alınan çelik ve alüminyumda gümrük vergisinin iki katına çıkarılmasına onay verdiğini açıkladı.
Şuan her ne kadar Suudi Arabistan’ın ambargosu altında olsa da, diğer Arap ülkelerinin de kadrajına girebiliriz. Umuyoruz ki ülkemizde ki o bölgede iş verenler, daha çok desteklenir ve ayakta kalabilirler.
Diğer yazılarımızı okumak için tıklayınız.