After Life 1. Sezon İncelemesi

  • Home
  • Dizi
  • After Life 1. Sezon İncelemesi

Ünlü komedyen Ricky Gervais’in yazıp başrolünde oynadığı, yönettiği ve hatta yapımcılığını üstlenerek bir derdi olduğunu bize kanıtlayan ve bir komedyenden beklenmeyecek derecede dram yüklü senaryoya sahip After Life geçtiğimiz aylarda yayınlandı.

After Life 1. Sezon İncelemesi

Ünlü komedyen Ricky Gervais’in yazıp başrolünde oynadığı, yönettiği ve hatta yapımcılığını üstlenerek bir derdi olduğunu bize kanıtlayan ve bir komedyenden beklenmeyecek derecede dram yüklü senaryoya sahip After Life geçtiğimiz aylarda yayınlandı.  Eşini kanserden kaybeden ve yerel gazetede çalışan sıradan bir insanın bu kayıp yüzünden yaşadığı bunalımlarını, intihara meyilli depresif günlerini ve vazgeçmek üzere oluşunu anlatan  bu yapım çıktığından bu yana çok ilgi çekti ve hakkında milyonlarca şey söylendi. Öylesine alışmıştık ki uçmalı, vurmalı kırmalı, günlük yaşantıdan uzak yapımlara son zamanlarda bu kadar gündelik bir senaryo hepsinin arasından çıkageldi ve bir nebze de olsa soluklandırdı bizi o sıcak hikayesiyle. Bizi sorunlardan kaçırmak yerine onlarla yüzleşme cesareti gösterdi belki de. Ve tabi ki gerçekliğiyle birçoğumuz Tony’de bize ait olan şeyleri bulduk aslında. Rick Gervais günlük hayatında da mı bu şekilde melankolik takılıyor ve bu sayede mi bu denli etkiliyor bilinmez ama ara sıra insan hakikaten sokak aralarında çokça duyduğumuz  “gülen insanlar gerçek derdi olanlardır” lafına hak vermiyor değil.

   En çok güldüren insanların gerçekten anlatacak çok şeyi var sanırım, o koca kahkahalara sebebiyet veren esprilerin ardında çok büyük sorgulama ve gözlem yeteneği yatıyor olması hayatın “yeşil perdesinin” arkasını görmelerine yardımcı oluyor.

After Life ise son dönemlerde bu perdeyi kaldırmaya hizmet eden harika bir örnek. Bir senaryo olarak değil de bir kamerayla böyle şeyler yaşamış ve bu şekilde hisseden insanları takip etseniz muhtemelen izleyecekleriniz yine bu gerçeklikte ve sadelikte olacaktır.  Hayatın boktanlığına kapılıp giden Tony kendisini mutlu edecek tek şeyin artık hayatta olmadığının ve onu geri getiremeyecek olmanın bilincindeyken ve kayınbiraderi tarafından intihar etmesin diye ayakkabı bağcıklarına el konulmuşken mücadele etme yöntemini her istediğini yapmakta buluyor. Ne kadar kaba olduğunu ve insanları nasıl etkilediğini umursamaksızın istediği insanlara istediği şeyleri rahatça söylüyor ve bundan gram pişmanlık duymuyor. Ne de olsa hayat bileğindeki bir damar kadar uzakta ve her zaman intihar etmek gibi bir seçenek var. Eğer bir problem olursa evinin küvetinde  bu sorunu kökünden çözebilir ve bir daha neler olduğunu ruhu bile duymaz.

O zaman yaşamama isteği ile yaşama sevinci arasında debelenmesine sebep veren şey ne ?  Neden ya tam olarak vazgeçmiyor ya da tam olarak istemiyor yaşamayı ?

Çünkü kendisini öldürme isteğini güçlendiren eşine ulaşma arzusu varken diğer tarafta da onun anılarıyla ve hatıralarıyla dolu sevgi yüklü köpekleri var. Bu yüzden vazgeçti ilk  intihar girişiminde. Ancak ilerleyen bölümlerde o küçük yerel kasabasında çok daha büyük keşiflere ulaşıyor. Tony aslında bir şey istiyor; “Ya acı çekmeden yaşamak ya da acısız bir şekilde ölmek” ve hangisi daha önce olursa o kadar iyi. Ancak bunun çok zor ve neredeyse imkansız olduğunu kendisi de biliyor ve üzülme sebebi de tam olarak bu yüzden. Artık üzülmemek isterken ise psikiyatrının en büyük tavsiyesi “o zaman üzülme” oluyor. Bu kadar basit. “Üzülme Tony, sadece siktir et.” Düşünme bataklığından kurtulup sadece göz ardı etmeye davet ediyor doktor.  Bu kadar basit değil mi aslında. Sadece üzülme, düşünme.

Peki neden bu kadar zorlanıyoruz o zaman ? Cevap Tony’de saklı aslında.  Kendisini mutlu olmak için tek bir şarta bağlamıştı ve o şartın gerçekleşemeyeceğini biliyordu.

Eşinin gelmeyeceğini biliyordu ve dolayısıyla hep mutsuz olacaktı. Ancak meselenin tamamen kendisi ile alakası olmadığını ve tek dert sahibi insanın kendisi olmadığını artık göz ardı etmedikçe gerçekleri fark ediyor. Sertleştirdiği, kendini savunmak için kapattığı kalbinin arkasındaki iyi adam birden ortaya çıkıveriyor ve artık her önüne gelene kaba davranmıyor. Sadece hak edenlere bunu yapıyor ve bu süper gücünü doğru yönde kullanıyor.  Küçük şeylerin farkına varıyor; garip ilk sayfa manşetlerine sahip yerel gazetenin, insanları sevebilmenin farkına. Mutluluk belki her zaman zor bir seçenek olarak var olacak. Ancak eğlenmenin ve yaşama sevincinin hatta yaşamanın cazibesi her zaman oralarda. Bir gün son yemeğini yiyecek son kez arkadaşına sarılacak ve bunun son olduğunun farkında bile olmayacaksın ve  kalan yıllarının bilincinde yaşayan iyi bir insan olacak artık Tony.

Kendisinin de dediği gibi “Hayatın büyüsü tam olarak burada.” Bir kere yaşayacağız ve bir kere gelip gideceğiz şu gezegenden. Takılıp gideceğiz kısaca. Ve yaşamın bu esprisi ile ölümün belirsizliği hayatın anlamını asıl veren şeyler olacak her zaman. Ne yaşarsan yaşa zaman senin için dursa bile diğerleri için akmaya devam ediyor ve hayat her zaman hareket halinde olacak. Düşüncelerine takılıp onları sabit kılmaya çalışarak hayatı durduramazsın ne kadar istesen de. After Life belki de zor günler geçirdiğimiz şu zamanlarda bize bunu hatırlatan, yer yer güldüren yer yer ağlatan, tebessüm ettiren ve fazlasıyla düşündüren bir yapım olarak duracak oralarda bir yerlerde. Bizde olmasa bile mutluluk her zaman harika bir şey.

Teşekkürler Ricky.

 

Diğer yazılarımızı okumak için tıklayınız.

Like
Like Love Haha Wow Sad Angry
Tags:
0 0 votes
Article Rating
Subscribe
Bildir
guest
0 Yorum
Inline Feedbacks
View all comments