Cumhuriyetimizin 97. yılını kutladığımız bu günlerde, geleceğe büyük bir ümit, inanç ve gayretle yürümek azmi ve de kararlılığı dileğiyle. Gossive ailesi olarak Cumhuriyet Bayramınızı kutlarız.
Cumhuriyet Kararı
Tarihler, 28 Temmuz 1919. Gecenin, sabahı karşıladığı vakitler. Erzurum’da üç kişi; Mustafa Kemal, Mazhar Müfit Kansu ve kalem mahsus müdürü Süreyya.
Mustafa Kemal, Mazhar Müfit’ten bir not defteri çıkarmasını ister. Mazhar bey, gerekli kağıdı kalemi temin eder.
Mustafa Kemal yazdırmadan evvel; “Şimdilik söyleyeceklerimi üçümüzden başka kimse bilmeyecek. Bu kağıdı da iyice saklayın.” der.
Bu hususta anlaştıktan sonra Mustafa Kemal; ” Pekala, yaz.” der.
1- Zaferden sonra hükümet biçimi Cumhuriyet olacaktır.
2- Padişah ve hanedan hususunda vakti geldiğinde gerekenler yapılacaktır.
3- Fes kalkacak, muhasır devletler gibi şapka giyilecektir.
Mazhar Müfit, o sırada şaşkınlığını gizleyemiyordu.
4- Latin harflerini kabul edilecektir.
Mustafa Kemal söyleyeceklerini bitirdiğinde Mazhar Müfit’in elinden kalemi düşmüştü. Daha doğrusu düşürmüştü. Odadakiler ziyadesiyle şaşkındı. Nasıl şaşırmasınlar ki ? Yazılanlar, kalemde düşürtürdü, baygınlığa da sebep olurdu veya itibar edilmeyip kahkahaları da beraberinde getirebilirdi. Çünkü o şartlarda, o zamanlarda, o kültürde yetişenler için, aydını olsun, sade vatandaşı olsun tahayyül edilemeyecek icraatlerden söz ediyordu. Nitekim Mazhar bey, Mustafa Kemal’i hayalcilikle itham etmişti. Yadırgayamayız tabi; Mustafa Kemal’de yadırgamadı o zaman. Çünkü o kendine güveniyordu, inanıyordu, toplumun halinden haberdardı. Cevabını 4 yıl sonra 29 Ekim 1923 tarihinde verecekti. İşte o gün bütün dünya modern Türkiye Cumhuriyeti ile tanışacaktı. Tüm medeniyet, selam duracaktı ihtişamlı Türk mucizesine. (Burdan da Turgut Özakman’a selam olsun.)
Peki, 29 Ekim 1923’e giden süreç, rejim ve devrimlerin yol haritası ilk 28 Temmuz 1919’da küçük bir not kağıdına mı çizildi?
Tabi ki hayır!
1876’ya, 1. Meşrutiyet’e hatta ve hatta Sened-i ittifak’a , Ayanlar’a kadar çekebileceğimiz bir süreç. Muhasırlaşmaya, akıl ve bilime, millet iradesine emeklemeye başlayışımız bu zamanlara kadar götürür bizleri. O zamanlar bu şiarla yapılan atılımlar son dönemini yaşayan imparatorluğun şık bir vedası, bir mirası gibiydi. O atılımlar neticesinde yetişen kuşak bugün 97.yılını coşkuyla kutladığımız Cumhuriyetimizi kurdular.
Cumhuriyetimizin kurucusu Mustafa Kemal Atatürk’te imparatorluğun son neslindendi. Dönemin beraberinde getirdiği hürriyet ve vatanperverlik ikliminden, doğduğu ve gençlik yıllarını yaşadığı Selanik ve Manastır da fazlasıyla etkilendi.
19.yüzyılın sonlarında imparatorluğun üç şehri İzmir, Manastır ve Selanik…
Batılılaşma hamlelerinin ve fikir akımlarının yoğun hissedildiği ve benimsendiği şehirleriydi.
Atatürk, Selanik’te doğmuş, Manastır’da da eğitimini sürdürmüştü. İlerleyen süreçte Sofya’da ataşemiliterlik yapmış, Fransa’da Picardie manevralarına katılmıştı.
İmparatorluğun batıya dönük, aydın yüzünde geçirdiği bu dönemler onun fikirlerinin olgunlaşmasında etkin rol oynadı. Ayrıca Ziya Gökalp, Namık Kemal, Tevfik Fikret gibi Jean Jacques Rousseau, Montesquieu, Voltaire gibi fikir adamlarının öğretilerinden etkilenmiştir.
Tüm bu gelişmeler Cumhuriyet fikrinin zihinlerde filizlenmesinde, yapılacak devrimlerin şekillenmesinde asli rol oynamıştır. Esasında Mazhar Müfit’in kaleme aldığı o notlar, çok öncesinde Atatürk’ ün zihin defterine kazınmıştı.
Tekrar 1919’a geldiğimizde Samsun’dan başlayan direniş, uzun savaşlar ve mücadeleler neticesinde başarıya ulaşmış ve vatan özgürlüğüne kavuşmuştur.
Cumhuriyet’in İlanı
28 Ekim 1923’de; zamanında defterlerde gizlenen düşünceler, Atatürk’ün dilinden, açıkça ve gururla açıklanmıştır.
“Efendiler! Yarın Cumhuriyet’i ilan edeceğiz.”
Akabinde 29 Ekim 1923’te saat 20:30’da egemenliğe kalktı eller ve Cumhuriyet ilan edildi. Yurt çapında 101 pare top atışıyla kutlanan Cumhuriyet; bilmeyenlere, duymayanlara o kutlu doğumunu duyuruyordu.
Bugün, geçen yıllara dönüp baktığımızda Cumhuriyet’in, bu millete kattıklarıyla, değerleriyle, faziletiyle hepimizin Cumhuriyet’i olduğunu, bir millet bayramı olduğunu bir kere daha anlıyoruz. Komşu bölgelerde cereyan eden hadiseleri göz önünde bulundurduğumuzda onun kıymetini daha iyi idrak ediyoruz.
Millet egemenliğini esas alan Cumhuriyet, Anadolu’nun en ücra köylerinden nice bürokratlara, mühendislere, bilim insanlarına, yazarlara ve aydınlara kapı aralamış, tarlalardan balo salonlarına, meclis koltuklarına köprü kurmuştur. Yarattığı imkan ve fırsat eşitliği ile kimsesizlerin kimsesi olduğunu göstermiştir ve her şeye rağmen hala göstermektedir, göstermeye devam edecektir.
Cumhuriyet, Selanik’in deniz kokan sahillerinde esen bir meltem, Manastır’ın özgürlük rüzgarlarının fısıldadığı en güzel, en asil sözdür.
Cumhuriyet, mayasında Montesquieu’nun Cumhuriyetçiliğini, Voltaire’in akılcılık ve bilimselliğini, Jean Jack Rousseau’nun yurttaşlık bilincini, Namık Kemal’in vatanperverliğini, Tevfik Fikret’in inkılapçılığını barındıran,
kumaşında Türk milletinin kahramanlık ve cesaretini, bağımsız karakterini ve çalışkanlığını barındıran yönetim biçimidir.
29 EKİM CUMHURİYET BAYRAMI KUTLU OLSUN
Sözlerime son verirken, bu yıl 97.yılını kutladığımız Cumhuriyeti, bizlere armağan eden başta Gazi Mustafa Kemal Atatürk ve silah arkadaşlarına sonsuz şükranlarımı sunuyor, hepsini saygı ve hürmetle yad ediyorum.
Cumhuriyet bilincinin nice 97.yıllarda, nice gönüllerde kökleşmesini diliyorum.
Aydınlanma ateşinin hiç bir vakit sönmemesini ülkenin tüm bacalarında tütmesini gönülden diliyorum.
Sadece bir gün değil, her gün Cumhuriyet!
Sadece dillerde ve eylemlerde değil, gönüllerde de Cumhuriyet !
Bir yaşam biçimi olması dileğiyle…
Yaşasın Cumhuriyet! Yaşasın Demokrasi! Yaşasın Milli Egemenlik !!!
Saygılarımla…
BERK ÖZER
Hepimiz Cumhuriyet Çocuklarıyız